Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yiten Bir Aşkın Şarkısı

Eyüp Aygün Tayşir

Yiten Bir Aşkın Şarkısı Gönderileri

Yiten Bir Aşkın Şarkısı kitaplarını, Yiten Bir Aşkın Şarkısı sözleri ve alıntılarını, Yiten Bir Aşkın Şarkısı yazarlarını, Yiten Bir Aşkın Şarkısı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bir kere başkalarının dertleriyle ilgilenmeye başlarsan kendi yaşamın elinden kaçar. Herkes kendi mücadelesini verecek ve kendini kurtaracak. Zaten herkes kurtulamaz; doğa uygun olmayanı illa eleyecek... Zaten bakarlar yardımcı oluyorsun her şeyi senden isterler. Ne yetişebilirsin ne yaranabilirsin..." Ali itiraz edip Alper'in sözünü kesti: "Ben yıllardır durumu olmayan çok insana, Türkiye'nin her köşesinde baktım," dedi. "Halkımızın eğitimi düşük evet, çoğu fakir de doğrudur... Ama biz el verirsek anlayamayacak kadar da akılsız değil. Feraset sahibidir Anadolu insanı. Kendi namıma ben, derdine karşılıksız derman olduğum bir insanın minnetini şu yeni inşa ettikleri sayısız odalı saraya değişmem." "Köy romanı okuyorum sanki," diye geçirdi Alper aklından. "Şimdi burada hepimiz ifade özgürlüğüne saygılıyız, alınmak yok," dedi sonra. Karşılık beklemeden de devam etti: "Ali Abi ben demiyorum ki her insan kötüdür, kimseye yardım etmeyelim. Ama halk deyip böyle... Böyle... Yani sanki her insan özünde iyiymiş gibi düşünmek saçmalık bence. İnsan ya bu... Halkın da olsa, kardeşin de olsa, hemşerin de olsa kötü biri olabilir.
Sayfa 227 - Sözler: Öfke dev bir dalgaymış çekti götürdü dibeKitabı okudu
"Demin dedin ya 'kendimiz için değil sizin için,' filan diye... Ben ona inanmıyorum kusura bakma hiç... Belki siz öylesinizdir annemle... Ama o meydana toplananların hepsi ya kendine bir kimlik bulmak için ya da iktidardan payını almak için orada. Birey olabilenin böyle şeylere ihtiyacı olmaz. Valla alınacaksınız şimdi ama, sözüm
Sayfa 227 - Sözler: Öfke dev bir dalgaymış çekti götürdü dibeKitabı okudu
Reklam
Salona dönen Ali, "Valla siz gençler de destek olursanız bu sefer gidiciler. Biz kendimizden çok sizler için veriyoruz bu mücadeleyi," dedi. Alper, Ali'nin ayrıldığı eşinden iki kızı olduğunu hatırladı, onları kastettiğini düşündü. "Halk uyandı artık bunlara inanmaz..." "Valla Ali Abi ben halk denildi mi kaçarım oradan. Bak sen şiir seversin, bilirsin kesin, ne demiş Nabi halk için?" Hatırlaması gereken bir şeyi hatırlayamadığını düşünenlerin yüz ifadesiyle sordu Ali: "Divan şiiri bilmem pek de... Ne demiş?" '"Halkdan gönlümün ol mertebedir vahşeti kim, aksinı âdem deyü mir'ate nigâh eyliyemem,' demiş. Annemle karıştırma beni, o bilmez ama ben bilirim miratı..." Ali örtemediği bir şaşkınlıkla Alper'e bakarken, Zeyno, "Oğlum maşallah," dedi Ali'ye hitaben, "Türkçe dışında her dilde konuşur." Gülerek oğluna baktı sonra: "Yani ne demiş?" "Yani," dedi Alper, "halktan öyle illallah etmiş ki insan görürüm diye aynaya bakmıyormuş." "Abartın oğlum abartın," dedi Zeyno. "Gelseydin de görseydin ne güzeldi insanlar bugün Kazlıçeşme'de." Hırslanan Zeyno bir slogan attı: "Bekle bizi İstanbul!"
Sayfa 225 - Sözler: Öfke dev bir dalgaymış çekti götürdü dibeKitabı okudu
Hırslı korna sesine tepki olarak Alper, dikiz aynasından arkaya bakıp, yakası açılmadık bir küfür savurdu. Sevgilisini nadiren böyle gören, kavgadan, tartışmadan hiç hazzetmeyen, bu gibi basit meselelerin felaketle sonlanacağını düşünen ve haklı da olsa alttan alan Sedef gülmeyi derhal bıraktı, gerilmişti. "Aşkım tamam sakin," dedi Alper'in elini tutup. Alper âni bir kalkış yapıp önündeki aracı solladı. "Aslında güzel bir sopa yaptıracaksın," diye düşündü asık bir suratla, "üzerine de lsn't it Good Norwegian Wood yazdıracaksın..." "Korkuyorum valla senden," dedi Sedef, "kavga etsek bana da mı böyle davranacaksın?" Alper bakışlarını yoldan ayırmadan, yerini ezbere bildiği düğmeye karanlıkta dokunur gibi Sedef'in elini alıp dudaklarına götürdü. Dudakları daldan dala seken bir serçe gibi gezindi kızın parmak uçlarını. "Sana asla böyle davranmam," dedi âni bir manevra ile Kuzguncuk tabelasından sola dönerken. Hafifçe savrulan Sedef, kendisinde bir fikrisabite dönmüş düşüncesini yineledi: "İlkeler vardır, ilke olarak birine zarar vermemeyi benimsemediysen gün gelir bana da zarar verebilirsin."
Sayfa 206 - Sözler: Korularında açan bir çift kırmızı gülüKitabı okudu
There's a wise man in every fool Vardır bir bilge her aptalın içinde - Santana (feat. Dido), Feels Like Fire
Sayfa 202 - Sözler: Korularında açan bir çift kırmızı gülüKitabı okudu
Belki de aşk sessiz kalabilmekti.
Sayfa 201 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
Reklam
"(...) Hep aynı içkiyi içerdi. Herkes rakı içerdi o viski... Ecnebi bir memlekette alışmış. Bir gün birisi sordu, 'Efendim rakı buyurmaz mısınız?' Hiç unutmam, kadehini eline aldı, hastasının filmine bakan bir mütehassıs gibi tetkik etti, dedi ki: 'Efendim ben ilk bunu tattım ve içince mesut oldum. Bilaşüphe rakı da lezizdir şarap da... Hatta çok daha lezzetli içecekler de mutlak ki vardır. Lakin sürekli aramak demek sürekli hırpalanmak demektir. Bulduğuna kanaat getiren orada durmalıdır. Hülasa bu fikrim eşyam için de geçerlidir. Keza beşeri münasebetler için de. İhtimal her zaman daha iyisi bulunabilir. Amma ben kötüye tahammül ettiğim hissinde değilsem, mutluysam, orada dururum. Misal, bu bir insansa, o kimse artık bana ferd-i yektadır. İçki mühim değil, sersemce para harcar, bîmeze tatlara katlanır, hadi biraz istifra eder nihayet beğendiğine dönersin. İçki seni kabul eder çünkü o parasını ödeyen herkesi kabul eder, sana darılmaz. Lakin insanlar içki değildir, başkaları denendikten sonra kendilerine dönüldüğünü bilen insanlar kırgındır..."' Mehtap Hanım gözlerini Alper'e odakladı. "Evvel böyle değilmiş. Zevcesini aldatmış. Kadın da onu terk etmiş ve sevse de affetmemiş bir daha diye işitmiştim." Alper, bu sözlerdeki tehditvari nasihati anladı ve kadının sözü Vaniköy'de mukim olmaktan kaldırıp buraya getirmesindeki hünere hayranlık duydu.
Sayfa 197 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
Bakın bu Muhsin Ertuğrul. Bilir misiniz bir gün Atatürk izlemeye gelmiş kendisini ama geç kalmış. Saygısızlık olur diyerek fuayede beklemiş ilk perdeyi, girmemiş. İkinci perde için sahneye avdet edilince Muhsin Bey de Atatürk'e saygısından ilk perdeyi tekrar oynamış..." Alper bunun salondaki diğer herkese yapılan bir saygısızlık olduğunu düşünüp sessiz kalırken Sedef, "Anneannem görmüş Atatürk'ü çocukken biliyor musun?" dedi gururla. "A süpermiş," dedi Alper, "ne kadar şanslısınız..." "Ah tekrar göreyim diye yıllardır... Neyse siz bu beye bakınız."
Sayfa 196 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
Alper şaşkın ve meraklı gözlerle bir Atatürk müzesini andıran salonu incelerken, Sedef, anneannesinin boynuna bir sarılıyor bir geri çekilip bir şeyler söylüyor sonra bir daha sarılıyordu. "Getirdim günahlı çikolatalarını..." "Hay yaşa!" dedi tiz bir sesle Mehtap Hanım. Alper, çeşitli gazetelerin o daha küçük bir çocukken verdiği, bir kısmına kendi evlerinden de aşina olduğu Atatürk posterlerine, fotoğraflarına, dolaplı kanepenin ortasındaki kitaplığa yerleştirilmiş Nutuklara, Atatürk konulu kitaplara baktı bir süre. "Bu da bunların kutsal kitabı, alıp evine koyanı çok, okuyanı, okusa da anlayanı az..." diye bir düşünce geçti aklından. Bakışları salonda dolaşmaya devam etti. Mehtap Hanım'ın ilk gençliğinden ileriki yaşlarına uzanan, kadının yaşamının özeti niteliğinde, çoğu siyah-beyaz fotoğrafa bakıyordu şimdi. Fotoğraflar Alper'e, Mehtap Hanım'ın yüzündeki derin çizgilerin herkesin unuttuğu bir geçmiş zaman dili olduğunu, kadının gözlerindeki dalgınlığa gömülü anıların ancak bu dil çözülürse ifşa edilebileceğini düşündürdü. "Kimse bir günde bu hale gelmiyor," diye geçti aklından, "biz de böyle olacağız."
Sayfa 194 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
"Sevgili sen gerçekten bu dünyada mısın yoksa paralel evrenlerden birinde misin nasıl emin olunur biliyor musun?" diye sordu Alper. Kendisine bir fizik sorusu sorulduğu zannına kapıldı önce Sedef. Yanıtı bilmediğini kabul edince, "Hımm!" dedi, "Birlikteysek gerçek dünyadayızdır ayrıysak orası paralel evrendir..." Alper artık açıklamasının Sedef'i hayal kırıklığına uğratacağını düşünerek sessiz kaldı. Lakin Sedef sordu: "Bilemedim mi?" "Senin dediğin gibi bebek. Ama bir yolu daha var aklında olsun, hemen bir plakçıya filan girip bakacaksın. Eğer Bab Dilın albümleri aynı kapakla, aynı şarkılarla basılmışsa ama üzerinde Bab Dilın yerine Rabırt Zimırmın yazıyorsa paralel evrendesindir." "Poff!" dedi Sedef. "Ne?" dedi Alper gülerek. Sedef etkilense kendi fikri gibi satacağı sözlerini derhal sahibine iade etti: "Bir çizgi romanda böyleydi çok güzel fikir bence. Bab Dilın'ın gerçek adı o ama gerçek adı ancak sahte evrende yazılı..." "Susar mısın?" dedi Sedef soğuk ve alaycı bir sesle; küçük yeğeninin annesine söylemesiyle işittiği ve kahkahalarla Alper'e anlattığı ânı taklit ederek. Alper güldü. Sedef'in onu böyle terslemesine bayılıyordu. Teneke kutulara ekili sebzelere, çiçeklere ilerlediler. Evin kapısı ve pencereleri beyaz yağlıboya ile boyanmıştı. Bu görüntünün kararmış ahşapla tezadı Sedef'e Japon geleneksel tiyatrosundaki oyuncuları çağrıştırıyordu hep.
Sayfa 194 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
84 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.