Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yiten Bir Aşkın Şarkısı

Eyüp Aygün Tayşir

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Galiba gerçekten her şeyin metalaşmasıyla kayboluyor güzellikler. Geçmiş gerçekten daha güzel galiba.. Değerler yitiyor.. Sevilenler de.. Bir gün geri dönüp baktığımızda, kucakladığımızın geri döndürülemez bir yıkım olduğunu fark ettiğimizde elden bir şey gelmiyor…”
... hissetmiyorum herhangi bir kalabalığın parçası kendimi, suç mu?
Reklam
"Böyle diyorum ama bakma... Utanmazım işte, bir şey istediğim zaman da dilek tutuyorum ve dua ediyorum. Ya da başım sıkışırsa filan da Allah'ım yardım et diyorum, totemim de hiç bitmiyor," dedi. Alper de ezan sesinin, ihtişamlı bir kubbenin, ramazan sofrasının, bayram sabahının ya da mahyanın kendisini etkilediğini; sosyalist ve inançsız olduğunu her fırsatta dile getiren annesinin de isyanını Pir Sultan Abdal deyişleriyle cuşa gelip, "Takdir olan gelir başa, tevekkeltü tealallah" diyerek haykıranlardan olduğunu anlattı. "Sen rahat ol," dedi sonra Alper bilmiş bilmiş, "bence başımızın sıkıştığı anda icat ettiğimiz bir olguyu sadece başımızın sıkıştığı anlarda hatırlamamızdan daha doğal bir şey olamaz. Zaten böyle kutsallaştırılmış kavramları tartışırken korktuğumuz da çarpılmak falan değil, bu kavramları kutsallaştırarak kendilerine çıkar sağlayanların ya da kimlik edinenlerin saldırma ihtimali... Ha çarpılmaktan korkuyorsak bu da o tiplerin yarattığı illüzyon... Birey olamadığı için varoluşunu ancak bir külte bir lidere bağlanarak, bağlanırken de ona dönüşerek anlamlandırabiliyor pek çok insan çünkü..."
Sayfa 96 - Sözler: Ne imiş söyle aşkın tılsımı?Kitabı okudu
Martı sesleri Alper'i şimdiye geri getirdi. Teslimi yaklaşan bir final ödevi için Tanpınar'ın Huzur'unu okuyordu zoraki. Okumak da denemezdi. Çoğu sayfayı atlıyor, ödevi için işe yarar bulduğu kısımları çekip alıyordu metinden. Kısa, çok kısa bir an, romanı okurken tasavvur ettiği âlemin içinde hissetti kendini; sanki aniden bastıran yağmurdan kaçan Nuran'la Mümtaz'ın önce sesleri sonra da suretleri şu Boğaz yamacında belirecek ve Alper, onları görüp zihnindeki tasavvur ile karşısındaki gerçekliğin benzerliğini kıyaslayacaktı. "Hayalimdekinden de uyuzlardır kesin," diye geçti aklından. Bakışları takayı aşıp karşı kıyıdaki pembe binaya, Sabancı Öğretmenevi'ne ulaştı. Oradan da geçen yıl mezun olduğu fakültesine... Böylece zihninde bir dolu anı canlandı.
Sayfa 12 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
Hırslı korna sesine tepki olarak Alper, dikiz aynasından arkaya bakıp, yakası açılmadık bir küfür savurdu. Sevgilisini nadiren böyle gören, kavgadan, tartışmadan hiç hazzetmeyen, bu gibi basit meselelerin felaketle sonlanacağını düşünen ve haklı da olsa alttan alan Sedef gülmeyi derhal bıraktı, gerilmişti. "Aşkım tamam sakin," dedi Alper'in elini tutup. Alper âni bir kalkış yapıp önündeki aracı solladı. "Aslında güzel bir sopa yaptıracaksın," diye düşündü asık bir suratla, "üzerine de lsn't it Good Norwegian Wood yazdıracaksın..." "Korkuyorum valla senden," dedi Sedef, "kavga etsek bana da mı böyle davranacaksın?" Alper bakışlarını yoldan ayırmadan, yerini ezbere bildiği düğmeye karanlıkta dokunur gibi Sedef'in elini alıp dudaklarına götürdü. Dudakları daldan dala seken bir serçe gibi gezindi kızın parmak uçlarını. "Sana asla böyle davranmam," dedi âni bir manevra ile Kuzguncuk tabelasından sola dönerken. Hafifçe savrulan Sedef, kendisinde bir fikrisabite dönmüş düşüncesini yineledi: "İlkeler vardır, ilke olarak birine zarar vermemeyi benimsemediysen gün gelir bana da zarar verebilirsin."
Sayfa 206 - Sözler: Korularında açan bir çift kırmızı gülüKitabı okudu
"Kişilerarası ilişkileri bir kenara bırakıp fikri tartışmak imkânsız. Nerede Habermas'ın kamusal alanı nerede bizim salon? Fikirlere yön veren ilişkilerimiz, çıkarımız, beklentimiz... Hatta kişi, çıkarı gereği biriyle ters düşmemek için, inandığının tam zıddını dahi savunabiliyor. Kişinin ne söylediğini ekmeğini nereden kazandığı belirliyor... Ekmeğini? Her türlü ekmeğini... Maddi manevi... Ama bu sadece ne söylediğimizi belirler, ne düşündüğümüzü, gerçekte neye inandığımızı değil. Sen de yapıyorsun, yapmıyor musun? Yapıyorum." Öfkesi her daim kınını kesen bir kılıç gibi kendisine yöneliyordu düşündükçe. "Hani susacaktım, tartışmayacaktım artık? Hemen gaza geliyorum. Bunlarla tartışılır mı? Yobaz! Dayımdan ne farkı var bunların? Devrimi onun hidayeti arzuladığı gibi arzuluyorlar. Bunların inancının da ritüelleri, bayramları, şehitleri var... Babam bir şeye inanmıyor. Lakin o da öteki uçtaki benzerinden farksız. İnanmadığı halde inancı gündelik yaşamında kullanıp bir kimlik ve güç elde edenlerden... İdeolojiyi kazı, altından tüm egosu ve bencilliği ile birey çıkıyor ama bunlar bireyi duydu mu haç görmüş vampir gibi... Anlamıyorlar. Devrimin de tanrının da hayali güzel. Hakikate dönüştü mü Stalin oluyor, siyasal İslam oluyor..."
Sayfa 39 - Giriş, Çözdüm nihayet o büyük sırrıKitabı okudu
Reklam
"Hayalinden daha tatminkâr bir hakikat var olabilir mi?" Hararetli tartışma sonrası, hoca derse ara verdiğini duyururken Alper'in zihni yine bu soruyla meşguldü. Tartışmanın bu soruyla hiçbir ilgisi yoktu; lakin sanki bu soru zihnini kap bellemiş bir suydu da, bulduğu her çatlaktan sızarak varlığını hatırlatıyordu Alper'e.
Sayfa 11 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.