Hz. Ömer Kudüs'e gelirken kölesiyle devesine nö- betleşe biniyor ve deveyi de dinlensin diye ara ara boş götürüyordu.
Kudüs'e yaklaştıklarında deveye binme sırası kölede olduğundan, Kudüs halkı deve üzerindeki köleyi Halife Ömer zannederek secde etmişlerdi. Köle de, "Allah'tan başkasına secde edilmez" diyerek onları uyarmıştı.
Bunun üzerine Patrik Sophronius, böylesine adaletli olan Müslümanların Kudüse olan hakimiyetlerinin kıyamete kadar süreceğini düşünerek ağlamıştı.
Genç yaşlarında cihat aşkıyla yanan Selahaddin, Kudüs için Allah'a şöyle yemin etmişti: 'Ey Allah'ım! Mübarek Kudüs'ü Haçlı işgalinden kurtarmadan gülmek bana haram olsun!'
Hafız olan ve "Sabır ve namazla Allah'tan yardım dileyiniz!" (Bakara, 2:45) ayetini çok iyi bilen Selahaddin, Müslümanların namaz duyarlığını ciddi manada yitirdiklerini tespit edince topyekûn bir namazla seferberliği başlattı.
Hz. Kâb'in rivayetine göre şöyle demiştir:
"Cennet kapılarından birisi semaya açılmaktadır. Oradan Beytü'l-Makdise kıyamete kadar her sabah rahmet ve nur yağar. Beytü'l-Makdis'in üzerine yağan yağmur her derde şifadır, çünkü o cennettendir."
“Beytü’l-Makdis, yaşanacak ne güzel bir yerdir. Orada kalmak Allah yolunda cihat etmek gibidir. İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, onlardan biri şöyle diyecektir: “Keşke Beytü’l-Makdis’in bir kerpicinde benim de bir saman çöpüm olsaydı.”