En Eski Yoldaki İşaretler kitaplarını, en eski Yoldaki İşaretler sözleri ve alıntılarını, en eski Yoldaki İşaretler yazarlarını, en eski Yoldaki İşaretler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Şunu iyice bilmek gerekir ki, Kur’an zihni eğlenceyi temin eden bir kitap olarak gelmemiştir. Bir edebiyat ve sanat kitabı, bir hikâye ve tarih abidesi değildir. Her ne kadar Kur’an’ın muhtevası içerisinde bunlara yer verilmiş de olsa... Kur’an bir hayat kitabı olarak gelmiştir. Tertemiz ve ilâhi bir nizam olarak... “
“Adlarından başka bir şeyleri müslüman olmayan, İslâm’ı dış görünüşüyle anlayan, yabancı fikirlerin aklen ve ruhen tesiri altında kalanlar İslâm’ı güya savunmak için cihad ettiğini, cihadın bir müdafaa harbi olduğunu ileri sürüyorlar. İslâm’daki cihadı gerçek manâsından çıkartmakla güya İslâm’a iyilik yaptıklarını sanıyorlar! O yol... Bütün putları yeryüzünden yok etmek yolu... İnsanları yalnız Allah’a kul etme yolu... İnsanları kula kulluktan kurtarıp, kulların yaradanına kulluk ettirme yolu... İnsanlara zorla inancını kabul ettirme yolu değil. Fertlere baskı yapan siyâsi diktaları devirip, vicdanlara tahakküm etmeden hürriyet içinde dilediği sistemi seçme yoludur.”
“Din, ne şekilde olursa olsun pratik hayatı istikrara kavuşturmak, ona bir dayanak noktası aramak ve üzerine ısmarlama bir alâmet-i farika gibi asılan şeri hükümlerden meydana gelmez. Din pratik ihtiyaçları karşılarken onu kendi ölçüsüne göre değerlendirmek, atılması gereken noktalarını atmak, alınması gereken noktalarını almak, eğer memnun değilse yeni bir realite meydana getirmek için pratik hayatın ihtiyaçlarını karşılar. Ve onun ortaya çıkardığı pratik hayat realitenin kendisi olur. İşte gerçek manâsıyla İslâm’ın pratik hayatın dini oluşu bu tarzdadır.”
“Teşri yetkisi sadece günümüzdeki kafalarda dar manâda anlaşıldığı gibi kanunî hükümlere inhisar etmez. Düşünce ve görüş metodları, değer ve ölçüler, âdet ve gelenekler... Hepsi de teşri konusuna girerler. Ve fertleri baskıları altında ezerler. Ve birtakım insanlar cemiyet içerisinde başka bir kısım insanları bu gibi baskı unsurlarıyla boyun eğdirmeye çalıştığı zaman ve cemiyet içerisindeki bazı fertler de bunu kabullendikleri takdirde böyle bir toplumda gerçek hürriyetin sözü bile olmaz. Aslında bu toplum tipi daha önce de belirttiğimiz gibi birtakım insanların tanrılaştırıldığı, bir kısmının da köleleştirildiği bir toplumdur. Ve bu yüzden gerici bir toplumdur. Veya İslâm’ın tabiriyle ‘cahiliyyet toplumu’dur.”
“Bir cemiyette fertleri birleştiren ana unsur cins, renk, ırk, ve arazi bağı olursa... Buna benzer bağlardan herhangi birisi bir cemiyeti teşkil eden ana güç olduğu zaman açıkça görülür ki ne cinsiyet, ne ırk, ne arazi ne de kavmiyet insanın üstün değerlerini ifade etmezler. Renkten, cinsten, kavimden ve araziden ayrı olarak da insan yine insandır. Ama fikirsiz ve ruhsuz bir insan düşünülebilir mi? Hem insan kendi hür iradesi ile akide ve düşüncesini, ideoloji ve hayat sistemini değiştirebilecek güce sahiptir, fakat kendi isteği ile rengini ve cinsini değiştiremeyeceği gibi doğacağı topluluğu ve yetişeceği arazi parçasını seçme imkânına da sahip değildir. İnsanların kendi hür iradeleri ve objektif arzularıyla birleştikleri bir konu üzerinde birliğe varan toplumlardır ancak medeni toplumlar...”
“Cahiliyet eskiden de pislikti, şimdi de pisliktir... Şekli ve dış görünüşü itibariyle pisliği değişebilir, fakat aslı ve kökü itibari ile pislik aynı pisliktir. Cahiliyet garezkâr cahil insanların ve beyinsizlerin arzusundan ibarettir. Onlar bu cehalet ve garezkârlıktan kurtulamazlar, dolayısıyla da içlerinden birtakım fertlerin ve kitlelerin, tabakaların ve toplulukların menfaatleri uğrunda, adalet, hak ve hayır ayaklar altına alınır, netice de Allah’ın şeriati gelir, bunların hepsini ortadan kaldırır ve insanlar için, bütün insanlar için öyle hükümler vaz’eder ki ona insanların cehaleti karışmaz. Hevesleri kirletmez onu. Ve o birtakım grupların menfaati için meyil göstermez.”
“Gerçek odur ki hayat ve hayatta karşılaşılan acı ve zevkler, eğlence ve mahrumiyetler... Esas ölçüde büyük değer ifade etmezler... Ayrıca bunlar kâr veya zararın hesabını gösteren ana maddeler değildir. Zafer sadece dış görünüşe münhasır değildir. Ancak bu birçok zafer şekillerinden bir tanesidir. Allah’ın ölçüsünde en büyük değer akidenin taşıdığı değerdir. Allah’ın pazarında en çok revaç bulan mal iman malıdır. Zaferin en üstün şekli ruhun maddeye karşı zaferidir. İnancın acılara karşı üstünlüğüdür. İmanın fitneye karşı galibiyetidir...”