Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yunan Felsefesinin Kelama Etkisi

Josef Horovitz

Yunan Felsefesinin Kelama Etkisi Sözleri ve Alıntıları

Yunan Felsefesinin Kelama Etkisi sözleri ve alıntılarını, Yunan Felsefesinin Kelama Etkisi kitap alıntılarını, Yunan Felsefesinin Kelama Etkisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Nazzam ve diğer Mu'tezile taraftarlarına göre gerek moral değerler gerekse Tanrı'nın bilinmesi (marifetullah) vahye gerek kalmadan akılla zaruri olarak bilinebilmektedir.
Muattil kaynaklarda sıkça kullanılmakta olup, Tanrı'nın tüm sıfatlarını inkar eden, Tanrı kavramını her türlü anlam içeriğinden hali kılanların ismidir -ki Steinschneider'e göre bundan genel bir hür zihin (Freigeist) anlamı geliştirilmiştir.
Reklam
Kelam ismini bazıları ise, Mu'tezile'nin birçok tartışmada Allah'ın Kelamına dayandıkları için O'nun Kelamının ilmi olduğunu iddia ederlerken; diğer bazıları da bu kelimenin mantik anlamına geldiğini bundan dolayı da mütekellimlerin bu ilmi Kelam olarak isimlendirdiklerini zikretmişlerdir.
Çok eski dönemlerden itibaren Kelam, Yahudi din felsefesinin gelişiminde çok önemli bir etkide bulunduğu için ki bu yüzden Kelam karşıtı olan Maymonides onunla ol dukça fazla uğraşmış ve onu çürütmeğe çalışmıştır.
Bağdadi'nin eserinde Nazzam'a ait olduğu ileri sürülen iddia daha da ilginçtir. Bu iddiaya göre annelerin yaratılması çocukların yaratılmasından önce değildir. Bundan dolayı Nazzam'ın kumun konusundaki iddiasının Stoalıların benzer düşüncelerine dayandığını kabul ettiğimizde sanırız hata etmiş olmayız.
Stoalilara göre dünyaya gelecek fertlerin tümü önceden tespit edilmiştir.
Reklam
Stoa ismi Aristo'nun Teoloji adlı kitabına dayanmaktadır. Bu kitapta materyalistlerin ruhsal cevherlerin güçlerini cisimlere aktarmak suretiyle onları her türlü kuvvetten hali kıldıklarından bahsedilmektedir.
Kelamcılar inancın kökleriyle yani temel öğretisiyle ilgilenirken, fakihler ise inancın dallarıyla meşgul olmuşlardır.
Nazzam'ın etik (ahlakla) le ilgili görüşlerine baktığımızda ilk olarak, iyi ve kötü arasındaki ayrımın vahiyle değil ilk başta akılla ortaya konulduğunu öne süren yargısıyla karşılaşmaktayız.
Nazzam'ın iddiası şunu amaçlamaktadır: İnsanda ki gibi Tanrı'da da herhangi bir irade hürriyetinden bahsetmek mümkün değildir; zira O'nda her hangi bir konuda (bir şeyi yapmak ya da yapmamak gibi) iki eğilimden söz etmek imkânsızdır.
Reklam
Nazzam'a göre Adem'in yaratılmasının onun neslinin yaratılmasından önce olmadığıdır ki bu iddia altı gün deki tüm yaratma işinin aynı anda olduğuna dair görüşle uyuşmamaktadır.
Nazzam dünyanın mahfuziyetinde (korunması: bekası) olduğu gibi, onun yaratılmasında da kendine özgü bir öğreti geliştirmiştir ki bu Araplar tarafından "kumun: kaybolmuş olmak (Das Verborgensein)" olarak bilinmektedir.
Bağdadi'den öğrendiğimize göre, Nazzam'a göre bu ruh yaşayan her canlıya nüfuz eden tek bir maddedir (cismun vahidun). İnsan gerçekte Nazzam'in öğretisine göre- ruh ve nefisten ibarettir. Buna karşın beden ruhun aleti ve suretidir. Güç, kudret, hayat ve irade ruha aittir. Bu ruh bizatihi kendinden muktedirdir ve bu muktedir olma fiilden önce mevcuttur.
Stoalılar da aynı şekilde -her ne kadar irade hürriyeti onların sistemlerinde temelde herhangi bir yere sahip olmasa da ısrarla insanın kendi kaderini kendisinin tayin etmesinden bahsetmektedirler.
Eğer arazlar/geçici olan şeyler/ cevherse/cisim/, cevher ve araz arasın daki ayrim ortadan kalkar. Bu durumda bir araza istinat eden her hangi bir esastan (madde) bahsetmek mümkün olamayacak ve cevher de sadece arazların bileşimi ve bütünü (külli) olacaktır.
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.