“Bilenlere sormak gerek bu tendeki cân neyimiş
Can hod Hakk'ın kudretidir tamardağı kan neyimiş
Fikir yumuş oğlanıdur endîşe kayğu kânıdur
Bu âh u vâh ışk tonıdur tahta oturan han neyimiş.”
Miskinlikte buldular kimde erlik var-ise
Nerdüvandan yittiler yüksekten bakar-ise
Gönül yüksekte gezer dem-be-dem yoldan azar
Taş yüzine su sızar içinde ne var-ise.
Yunus'umuzun vefatından sonra bu molla, Yunus'umuzun divânını eline aĺır, bir nehir kenarına oturur ve yanına da bir ateş yakar, başlar divânı okumaya. Her okuduğu ilahi için bu şeriata aykırıdır der ve o ilahiyi nehire, bir diğerini de ateşe atar.İlahi yazılı kağıtlardaki mürekkebler nehir sularına karışır, deryaya kavuşurlar. Ateşte yananlarınsa dumanı gökyüzünü kaplar. Böylece divânın üçte ikisi ateşte yanar, suda kaybolur. Molla Kasım eline bir ilahi daha alır ve başlar okumaya. Son beyite gelir bir anda divân sayfaları mollanın elinde sıkılır, öylece kalır. Yunus'umus son beyitte şöyle demektedir:
Yunus sen bu sözleri eğri büğrü söyleme
Seni sıgaya çeker bir Molla Kasım gelir.
Molla; eyvah! der, pişmandır ama iş işten geçmiştir. Üzülecekte bir şey yoktur.Zira suya atılanları sudaki balıklar, ateşte yananları da gökteki melekler okumaktadırlar.
“Dost senin ışkun okı key katı taştan geçer
Işkuna düşen kişi cân-ıla baştan geçer
Tüni güni zâr olur ışkun-ile yâr olur
Endişesi sen olan cümle teşvişten geçer.”