Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deliliğin Resimli Sivil Tarihi

Yuvasız Kuşlar Gibi

Cemal Dindar

En Beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi Gönderileri

En Beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi kitaplarını, en beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi yazarlarını, en beğenilen Yuvasız Kuşlar Gibi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
222 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Cemal Dindar kitaplarını incelemeden evvel Cemal Dindar incelenmelidir. Çünkü biraz bu insanın alanıyla ilgilenmek şart. Planlarım arasında kendisinin 4 kitabını okumak var ve incelemelerde bazı paragrafları olduğu gibi ekleyebilirim. Ben sıralı okusam da okumak isteyenler benimle aynı sırayı takip etmeyeceği için hem kitabı hem yazarı biraz
Yuvasız Kuşlar Gibi
Yuvasız Kuşlar GibiCemal Dindar · Otopsi Yayınları · 20073 okunma
Nazım'ın bir şiirinden... "Hiçbir şey dindirmez iç sıkıntımı Memleketimin tütünü ve türküleri gibi.."
Sayfa 135
Reklam
Solculuğumuz sorgulanamaz..
F... Urfa'da öğretmen. Tanısı: mani. Otomobiliyle Bozova'dan Adıyaman'a gidiyor. Birden aklına şu soru takılıyor: " Ben solcuyum, sağ şerite işim ne?" Geçiyor o şeride. Karşıdan kamyon hızla yaklaşıyor. Devam etse, kamyonla çarpışacak. Sağa geçse döneklik olacak. Direksiyonu daha da sola kırıyor ve Bozova'nın tarlalarından birine uçuyor.
Sayfa 51
Akıl Hastalığı Miti adlı kitabında Thomas Szasz şöyle der: "Psikiyatride kişilerin hastalık belirtilerinin bile isteye ortaya çıkardıkları yapay bozukluk diye bir kategori var, yeni kişilerin belirli bir kazanç sağlamak, örneğin askere gitmemek için hastaymış gibi davrandığı ya da var olan hastalığını bilerek abartı simülasyon diye başka bir kategori var... O yüzden mevcut psikiyatride sınıflamanın, dolayısıyla da uygulamanın yükseldiği zeminin yapaylığı ile ilgili en iyi işaret de bu... öyle "bilimsel" bir çıkarsama ki; taklidinin de taklit olduğu hastalıklar vardır..
Sayfa 161
Doğaya dönüş miti, ormanın derinliklerine, öteye, karanlığın ve seslerin artık tehdit oluşturmaktan çıkacak denli koyulaştığı yere, güvenin; yılanların akreplerin insanın koynunda dolaştığı anda bir fıskiye gibi göğe yükseldiği iklime, korkunun korkarak yenildiği saflığa... her şeyin, herkesin, insanla insanın, yılanla akrebin, doğayla insan bedeninin barışa erdiği yere... işte hepsi kayıp cennet... ütopya... ve nihayet her duaya dönüş metinde olduğu gibi... ana rahmine dönme arzusu... doğmuş olmaya behbat bir ilenme, bir hayat lanetlenmesi de denilebilir, dünyanın doyurucu gövdesine yerleşme arzusu, bir hayat özlemi de... bütün cennet tasavvurlarından önce bir araf tüneli boşuna mı ? Hepimizin sığınacak bir liman, bir kovuk bir mağara aradığı bu hayatta o kovuktan yılanların akreplerini çıkartılmasına bir ömrü adamak... yine de hayat işte; o buruk tat; nice rüzgarlardan geçtikten sonra bir tünele girdiğinde kulaklarında duyduğun uğultu,her şey yapay bir derinliğe sahip...."
Sayfa 153
Acı var mı acı??
Derler ki, düşman Urfa'ya yaklaşmış. Bir haber duyulmuş: "Düşman kuvvetleri ekinleri yaktı..." Urfalılar umursamamış... Başka bir haber yayılmış: " Düşman hayvanları telef etti.." Urfalılarda yine ses yok. Düşmanın top sesleri şehrin meydanında duyulur olmuş. Urfalılar yine her şey yolundaymış gibi, işinde gücünde.. Haberin büyüğü gecikmemiş, gelmiş: "Düşman isot tarlalarına girdi..." İşte o vakit, Urfa'da genç yaşlı, kadın erkek, çoluk çocuk, saflara geçmiş düşmana yürümüş. Bu öyküde elbette bir mübalağa sanatı vardır. Urfa'nın isotta tutkunluğu... bir besine bu denli aşkla tutkunluğa yeryüzünde az rastlanır. Bu nedenle Urfa, her ne kadar çiğ köfte ile anılsa da, çiğ değil, acı köfte der; o köftenin isotla piştiğine de inanır.
Sayfa 68
Reklam
Yurtsuz Yuvasız kuşlar gibi... "...gitmelerin, yeni mekanlar edinmeye yol almaların vaktidir."
Sayfa 222
Hemşirelik okulunda öğretmen bir arkadaş yakınıyor: " Urfa'da iki şey çok zor; kadın olmak, bir de vejeteryan!"
Sayfa 219
Seçilmişin erk/sel haklılığı..
"... Öyle ya verilen oylarla çoğunluğun adam harcama yetkisi evden birine teslim edilmektedir, o evde... yetki /otorite devri sorunu, bunun mekanizmaları...faşizmin vaat edilmiş topraklarına hoş geldiniz sayın seyirciler."
Sayfa 208
Freud, kitli psikolojisinde anlatmıştı; kilise ve ordu bir yapay kitleler olarak, bekalarını ürettikleri otoriteye borçludurlar. Otoritenin kendisi de yapaydır ve bunu aşmak için sıklıkla bedenlere yönelir... Örneğin kıyafetin düzgünlüğü, bu yönelişlerden biridir. Bu yanıyla düşünürsek, toplumların bile kitleye dönüşmesine reel olarak orduyu (ve kiliseyi) aşan, yine de onu model alan birçok pratik vardır. Örneğin okul! Hem tüm dünyaya sirayet etmiş olan eğitim modelinin eninde sonunda kilise kaynaklı olduğu eğitici ile rahip arasındaki çizginin zaman zaman belirsizleştiği kesindir. Ortak duyuda okul özellikle bir işe yarar; kişiyi adam eder. Bu adam olmanın çerçevesine saygınlık girer, sınıf atlama girer, kariyer girer.. Ordu için de aynı kabul, belki de daha fazla bir şiddete paylaşılmaktadır.
Sayfa 173
31 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.