Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

19. Yüzyıl: İlerlemeler ve Çelişmeler

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt

Server Tanilli

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt Gönderileri

Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt kitaplarını, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt sözleri ve alıntılarını, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt yazarlarını, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası 5. Cilt yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gün gelecek sokak lambasının ışığından korkacaksınız
Son paragraf
Paul Velery’nin o sırada sorduğu şudur: “Avrupa, göründüğü gibi kalacak mı? Yani dünyanın en değerli parçası, yerkürenin incisi, bir heybetli bedenin beyni olmayı sürdürecek mi?”. Yüzyıllardan beri böyle olmanın “mucize”sini göstermiştir. Ne var ki, bu “mucize”nin karşısına, şu ya da bu “tehdit edici bir suikast tertibi” gelip dikilebilir ve son verebilirdi ona...
Reklam
İtalya’da da gücünü kendinde gören bir hareket palazlanır; ulusal çapta ilk genel grev denemesine gidilir ve savaşçı örgütler kurulur: Direniş Komitesi, Doğrudan Eylem ve Sendika Birliği adını taşır bunlar. Labriola ile Leone, Georges Sorel’in yazdıklarını yayar ve İtalyan Genel İş Konfederasyonu’nun reformizmini saf dışı ederler. Öte yandan, 1907’de Amsterdam’da, anarşistler bir kongre toplarlar ve Malatesta’nın bağımsız sendika eylemine yatkın önerisi oylanır. Buradan kalkarak, Katalonya’da, tepeden tırnağa ruhban karşıtı ve antimilitarist İşçi Dayanışması kurulur ve 1911’de de, bütün yarımadada, 1888’de kurulmuş Genel Emekçiler Birliği karşısında tavrını koyan Ulusal İş Konfederasyonu oluşturulur; 1888, İspanyol Sosyalist İşçi Partisi’nin de kurulduğu tarihtir. Latin Amerika’da da, gücünü kendinden alan ideolojinin önde gittiği benzer bir durum vardır.
Jöntürk Partisi
Parti, bağnazlığı olmayan Müslüman Türk halkının erdemlerini sayıp övünür ve fırsatını düşürüp kararsız ve anarşik diye bildiği Arabın yüzüne vurur onları. Sonradan açıkça parti adını alacak olan İttihat ve Terakki Komitesi, Auguste Comte’tan da esinlenmiştir ideolojisinde ve “tam bir pozitivizm”e sahip çıkar. “Osmanlıcılık” adına da, “imparatorluğun bütün uyruklarının ayrım gözetmeksizin Osmanlı diye çağrılmasını” ister
Abdülhamit’in panislamizmi genç milliyetçiliklerin duvarına çarpar. Osmanlı İmparatorluğu’nun içinde bile, Türklerle Araplar arasında gelişen soğukluğun üstesinden gelemez. Cemalettin Afgani’nin övüp göklere çıkardığı da, Arapların uygarlaştırıcı çabalarıdır. Gerçekten Lübnan’da, şair Halil el-Mutran ve romancı Halil Cibran’la bir “Arap Rönesansı” ete kemiğe bürünür; bir Suriyeli, Kevakibi, Mekke’ye bir halifenin seçilmesini ister. 1905’te, Arap Yurdu Birliği Paris’te bir bildiri yayımlarken, Necip Azuri de Arap Ulusunun Uyanışı adlı kitabını çıkarır. Aynı yıl, Hicaz’da ve Yemen’de birer ayaklanma olur ve Osmanlı yönetimi bastıramaz.
Vahhabilik, geçici olarak Neced’de içine kapanık yaşarken, Cuf, Akdeniz kıyılarından Nijer ve Ganj kıyılarına değin yorulmak bilmez bir propaganda yürüten Sinusiliğin merkezi olarak kalır. Trablusgarp’ta İtalyanlara kafa tutar. Bir tarihçi olan Hanoteaux şöyle yazacaktır: “İtalya, Türkiye ile işi olduğunu sanıyordu; karşısında İslam var!” Bununla beraber, tarikat, gizli ve ihtiyatlı yolları yeğlediğinden, Abdülhamit halifeliğin sancağını açmaya kalktığında İstanbul’la ilişki kurmayı reddeder.
Reklam
Gerçekte Sun Yat-Sen, bir demokratik cumhuriyet öneren Halk Partisi’ni ya da Ko Min Tang’ı boşuna kurmuştur: Cahil ve sefil yığınlara güvenemez. Güney Çin kökenli olduğundan, sadece bir Güney Cumhuriyeti’nin başkanı olabilecektir ve öyle olunca da çok geçmez çekilir. İktidar Yuan’a kalır: O ise yakasını hanedandan sıyırmıştır, ancak kendini dayatmak içindir bu ve Pekin’le Kuzey Ordusu yanında olduğundan, kendi yararına olmak üzere, düzeni sağlar. Yüksek görevlilerle nüfuzlu aydınları (mandarin), büyük tacir sınıfı, karışıklıklardan korkan güçleri kendi çevresine çekip toplayan bu tutkulu asker, böylece genç cumhuriyete el koyar. Uçsuz bucaksız ve esrarlı Çin’in yazgısı, Birinci Dünya Savaşı’nın eşiğinde bir muammadır aslında.
Avrupalıların üç yenilgisi: Habeşistan, Küba, Mançurya 1894-1904: Bu dönem, yüzyılın ortasına damgasını vurmuş olan uyuşmazlıklardan beri, yüzyılın en çatışmalı dönemidir; o on yıl içinde, belli başlı emperyalist savaşlar bir araya gelir. Japonya’nın Almanya, Fransa ve Rusya önünde - geçici de olsa- geri çekilmekle sonuçlanan Kore sorununu bir
II. Guillaume, 1898’deki ilk barış toplantısı vesilesiyle şöyle der: “Toplantı komedyasını iyi oynamak isterim, ama vals yaparken kılıcım da yanımdadır!” Tanger için yola çıkarken de şöyle seslenir: “Elimiz kılıcımızın topuzcuğundadır, kalkanımızı da yere dikmiş haldeyiz, yanıtımız mı? Sonu nereye varırsa varsın!” 1908’de Clemenceau demecinde şunları söyler: “Savaş var sanıyorum, kaçınılmaz olarak görüyorum onu... Onu kışkırtmak için hiçbir şey yapmayacağız, yapmamalıyız da, ancak savaş için de hazır olmalıyız.” Ertesi yıl, Fransız diplomatı Paul Cambon, gazetecilerden birine düşündüklerini şöyle açıklar: “Sizin gibi ben de barıştan yanayım. Ancak, inancım o ki barışı sağlamanın en yetkin aracı güçlü olmaktır. Öfkeli bir ülke, üstüne ilk gelenin avıdır, askeri bir ruhla dolu ve savaşa hazır silahlı bir ülke ise, saygı sağlayabilir ve savaşın korkunçluklarını savuşturmayı başarabilir...” Birleşik Devletler’in Başkanı Theodore Roosevelt’e göre de savaş kaçınılmazdır: “Yalnız savaş bize erkekçe nitelikleri kazanma olanağını sağlar; bu niteliklerse, bugünkü yaşamın insafsız mücadelesinden zaferle çıkmak için gereklidir.” Dreyfus davasının yeniden görülmesine karşı çıkarken, Dreyfus karşıtlarının savunduklarına inandıkları şey de ordunun onurudur.
Fourniere bir ayırım yapar: “Tanrımız Marx’tır, şeytanımız da Rothschild!” Yığınla Fransız sosyalisti, Rus popülisti, hatta Jules Guesde gibi bir Marksistin arkasından gidenler, Yahudi damgalı kapitalizme yüklenirler; oysa Marx’a göre, paraya tapma Yahudilerin kurtuluşuna bir engeldi kuşkusuz, ama bütün insanların kurtuluşu için de bir engeldi o. 1890’da Barres, “Kahrolsun Rothschild! Kahrolsun Yahudiler!” diye yazar.
95 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.