Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zaman Hızla Yaşlanıyor

Antonio Tabucchi

Zaman Hızla Yaşlanıyor Gönderileri

Zaman Hızla Yaşlanıyor kitaplarını, Zaman Hızla Yaşlanıyor sözleri ve alıntılarını, Zaman Hızla Yaşlanıyor yazarlarını, Zaman Hızla Yaşlanıyor yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Başkalarının düşüncelerine saygı göstermek gerekir,ama kendininkilere saygı göstermekten asla geri durma.
136 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Öncellikle kitap hakkında biraz bilgi vereyim. Ama gereken öz bilgi zaten kitabın arka kapağında yer alıyor: "Çağdaş Avrupa edebiyatının en gözde yazarlarından Tabucchi, kitaplarında günümüzün yakıcı sorunlarını ustalıkla irdeliyor. Kurulduğu günden bu yana öyküye özel bir yer veren Can Yayınları, 30. yıldönümünü öykü ustalarının birbirinden
Zaman Hızla Yaşlanıyor
Zaman Hızla YaşlanıyorAntonio Tabucchi · Can Yayınları · 201067 okunma
Reklam
Çocuğun bacakları yatay uzanıyor ve kız şarkı söylüyordu: Yo me enamore del aire, del aire de una mujer, como la mujer era arie, con el arie me quede.* Sırtını duvara verip yere çöktü,yukarı baktı.Göğün mavisi uçsuz bucaksız bir alanı boyayan bir renkti. o maviyi içine çekmek için ağzını açtı, sonra da kucaklayıp, sıkı sıkı bağrına bastı. Diyordu ki:Aire que lleva el aire, aire que el aire la lleva, como tiene tento rumbo no he podido habler con ella, como lleva polison al aire la bambolea.** *.(İsp.) Ben havaya aşık oldum, bir kadının havasına, kadın hava olduğuna göre, bir avuç havayla kaldım. (Ç.N.) **. (İsp.) Havayı alıp götüren hava, hava ki kendini alıp götürür, o kadar hızlı gitti ki, onunla konuşamadım, bir etk havalanır gibi, hava onu beşik gibi sallar. (Ç.N.)
Gazeteyi açtı, bakalım dünyada neler oluyormuş, sevincinden dans eden şu koskoca dünyada. Gel gör ki, hiç de öyle değildi. Nükleer silahlarla savunma kalkanı, diye tutturmuştu Amerika. Kime karşı, kıs kıs güldü, kime karşı, hepsi ölü olan bizlere karşı mı?
Kendine bir Hedef seçti. Evden çıkarken hep bir Hedef bulmaya gereksinimi vardı, yoksa, yoksa kendini kaybolmuş hissediyor, Yönünü şaşırıyordu. Çünkü Hedef nereye gidileciğini iyi biliyordu, da o, hayır, artık nereye gidebilirdi, her zamanki işi bittiğine ve Renate de öldüğüne göre? Ah, duvar, o duvara nasıl özlem duyuyor. Oradaydı, öyle. Sağlam, somut. Bir sınırı belirtiyordu. Yaşama damgasını vuruyordu, bir yere ait olmanın güvenilirliğini veriyordu. Bir duvar sayesinde insan insan bir şeye ait olur, ister bu yanında, ister öte yanında, duvar ana yönlerden biri gibidir, bu yanı doğu, öte yanı batı, nerede olduğunu bil.
Biraz daha açıkla. Şey, ne yazık ki kimi zaman savaş, adalet olmayan ülkelere adalet getirmek için zorunlu olur, ama günün birinde, adalet götürülen bir ülkeden iki çocuk geldi ve onları bizim oturduğumuz kentin hastanesine kaldırdılar, bizim sınıf onlara şeker ve meyve götürdü, daha doğrusu en önde sınıfın en iyileri, yani ben, Simone ve Samantha, anlatabiliyor muyum? Devam et, dedi adam. Muhammed aşağı yukarı benim yaşımda, kız kardeşi daha küçük, ama adını anımsamıyorum şimdi, hastanenin küçücük odasına girdiğimizde Muhamed'in kolları yoktu ve kız kardeşi de... Isabella sustu.....
Reklam
Nefret ediyorum, diye bağırdı Isabella, ben savaştan nefret ediyorum, ama sen tüm büyükler gibi konuşuyorsun ve beni gelişme çağı bunalıma sokuyorsun, çünkü geçen yıl bende gelişme çağı bunalımları yoktu, sonra okulda bize çeşitli savaş türlerini anlattılar, kötü olanlarla iyi olanları ve biz de bu konuda üç ödev yaptık, ancak bundan sonra başladı ben de bu gelişme çağı bunalımları.
"Ben sizin yanmaktan korktuğunuzu düşünüyorum, ama insan yavaş yavaş başlamazsa eğer, hiç bronzlaşamaz." "Doğru söylüyorsun", dedi adam, bana da akla yakın geliyor, ama sence broznlaşmak zorunlu mudur?" Kız biraz düşündü. "Tam zorunludur denemez, hiçbir şey zorunlu değildir, zorunlu olanların dışında, ama eğer insan deniz kıyısına gelip de denize girmez ve bronzlaşmazsa, o halde ne yapmaya gelir denize?" "Biliyor musun", dedi adam, "sen aklı başında bir çocuksun, mantıklı gibi olma bir yeteneğin var, bu da çok güzel bir şey, ama bugün dünya mantığını yitirmiş durumda, mantıklı bir kızla karşılaşmak gerçekten büyük zevk,seninle tanışma zevkine erişebilir miyim? Adın ne?" "Adım Isabella..."
Paris'teki bu daire dünyanın en doğal şeyiydi sanki, değildi, dünyanın en doğal şeyi diye bir şey yoktur, şeyler sizin düşündüğünüz gibi ve siz isterseniz var olurlar, o zaman siz onları yönetebilirsiniz, yoksa kendi yollarına giderler.
Bir aile yemeğinin yendiği yemek salonunda söylenecek bir şey değildi gerçekten, geniş pencereleri göle bakan bu salonda, Tanrının tüm nimetleriyle donatılmış bu sofranın başında, ama çölden konuşabilirdi, o zaman da, şimdi çölün ne ilgisi var, diye sorarlardı ve o da, tam karşıtı olduğu için ilgisi var, diye yanıt verebilirdi, çünkü burada sizlerin karşısında, suyla dolup taşan nefis bir göl var ve hatta gölün ortasında, suyu dikine yüz metre fışkırtan bir fıskiye bile var, benim ninem ise çocukken kumlarla kuşatılmış ve sabah bir testi su alabilmek için ta El Karib'deki kuyuya gitmek zorundaymış, şimdi adı bile geldi aklıma işte ve gitmek için karanlıkta üç kilometre, başındaki testiyle dönmek için de yakıcı güneş altında üç kilometre yürümek zorundaymış ve sizler suyun gerçekte ne olduğunu bilemezsiniz, çünkü fazlasıyla sahipsiniz.
Reklam
Hiçbir yerden, bu duygu hiçbir yerden gelmemişti, gerçek bir anı olmayan, sadece bir anlatının anısı olan ve henüz bir duyguya dönüşemeyip bir heyecan olarak kalmış, hatta aslına bakılırsa heyecan bile değil, sadece küçüklüğünde başkalarının anılarını dinlerken hayalinde yarattığı görüntüler, ama o uzak ve hayali yeri sonradan unutup gitmişti, ki bu onu şaşırttı işte.
Geri16
101 öğeden 91 ile 101 arasındakiler gösteriliyor.