Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Yaşama Sanatı

Zen Budizm

İlhan Güngören

Zen Budizm Gönderileri

Zen Budizm kitaplarını, Zen Budizm sözleri ve alıntılarını, Zen Budizm yazarlarını, Zen Budizm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu noktaya (insanın kendi iç varlığını iç yapısını tanıması) ulaşılmadıkça o kimse on iki bölümden oluşan kutsal yazıların tümünü ezberlemiş bile olsa doğum - ölüm döngüsünden, gene doğumdan bu dünyanın acısından çilesinden kendini kurtaramaz.
Bhodi-DharmaKitabı okudu
İç barışı en kolay yoldan yeni baştan elde etmek için Budizm, Ruh - Benlik düşüncesinden kendimizi kurtarmamızı öğüt veriyor. Bu yapışkan sarmaşıktan kendimizi kurtarmak, bütün üzüntülerimizin tedirginliklerimizin sürekli kaynağı olan bu Ruh - Benliğin kökünü kurutmak gerekli: Ancak böylelikle bilinçdışı başlangıçta sahip olduğu özgür yaratıcılığa yeniden kavuşmuş olabilir.
Reklam
Bir duygu en yüksek noktaya erişince söyleyecek söz bulamaz, susar kalırız.
Bir şey kaçınılmaz olduğu zaman güzeldir, çünkü o zaman ruhun özgür bir yansısıdır.
Bir Zen ustası şöyle demiş, «Siz satori’ye erince her bir çimen yaprağının ardında değer biçilmez taşlardan yapılmış saray gibi bir konak keşfedersiniz. Ama satori’ye ermedikçe saray gibi bir konak tek bir çimen yaprağının ardında saklanabilir.» Başka bir Zen ustası kuşkusuz Avatamsaka Sutra’dan esinlenerek şöyle demiş : «Ey keşişler, bakın işte! Olanca parıltısıyla, bütün evreni, bütün ülkeleri, bütün denizleri, dağları, ayları, güneşleri, sayıları yüz binlerce kotis’i{30} bulan yerleri kaplayan mutlu bir nur görmüyor musunuz?»
{30} Kotis çok büyük sayı anlamındadır. (Çevirenin notu).Kitabı okudu
Keşiş Lawrence (Tanrı varlığının yaşama uygulanması) adlı yapıtında «Bir şeyi anlamakla o şeyi istence dönüştürmek arasında büyük fark vardır. Birinciyi İkinciyle karşılaştırınca birinci değersiz kalır» diyor.
Reklam
5. Algılar ötesi aşkınlık duygusu: Terimler bir dinden ötekine değişebilir, ama satori de her zaman algılar ötesi aşkınlık adını verebileceğimiz bir duygu vardır. Yaşantı tümüyle benim yaşantım ama köklerinin başka yerlerde olduğunun duyarlığı içindeyim. Kişiliğimi her bir yanından sıkı sıkı kuşatıp içine kapatan bireysel kabuk, satori anında parçalanıp dağılıyor. İlle kendimden daha yüce bir şeyle bütünleşip onun içinde yok olmam kesin bir gereklilik değil ama benim bir bütün olarak korumak ve öteki yaratıklardan ayrı tutmak çabasında olduğum bireyliğim yavaş yavaş kendini bırakmaya, anlatılamaz, tanımlanamaz, bugüne dek alışageldiğimden bütünüyle değişik bir düzen içinde erimeye başlıyor. Bunun ardından gelen duyguysa tam bir bağımsızlaşma, tam bir iç suskunluk, varmak istediği yere varmış olma duygusu. Zen yolunu izleyenlerin genellikle kullandıkları deyişle «sonunda evine dönüp yorgunluğunu gidermek». Bu satori yaşantısı anındaki duygu Saddharmapundarika’mn Vajra-Samadhi adlı kesimindeki ya da Kutsal Kitabın Yeni Ahit bölümündeki hayırsız evlâdın yuvaya dönüşü öyküsündekiyle aynı duygu...
Satori yaşantısı bazan olumsuz deyimlerle açıklanmaya çalışılır ama aslında var olan her şeye karşı olumlu bir tutumdur; ahlaksal değer yargılarına vurmadan her şeyi olduğu gibi kabullenir. Budistler buna kshanti «sabır» derler ya da daha doğru bir deyişle karşı koymadan her şeye katlanmak, yani her şeyi göreceliğin üstünden, her türlü ikici (dualist) düşünceyi aşan bir bakış açısından bakarak kabullenmek.
Satori yaşantısı bazan olumsuz deyimlerle açıklanmaya çalışılır ama aslında var olan her şeye karşı olumlu bir tutumdur; ahlaksal değer yargılarına vurmadan her şeyi olduğu gibi kabullenir. Budistler buna kshanti «sabır» derler ya da daha doğru bir deyişle karşı koymadan her şeye katlanmak, yani her şeyi göreceliğin üstünden, her türlü ikici (dualist) düşünceyi aşan bir bakış açısından bakarak kabullenmek.
Reklam
Satori neyse o, ne daha az, ne daha çok, satori bireysel bir nesnenin ve bilmem böyle de diyebilir miyim, aynı zamanda o nesnenin ardında saklanan Gerçeğin bilişine ermektir.
Her türlü zihinsel etkinlik geçici bir süre için böylece bütünüyle duruverince bir düşüncenin bilincin orta yerinde odaklaştırılması çabası bile yok olur. Zen yolunu izliyenlerin dediği gibi zihin o konuyla öylesine kaplanmış, öylesine özdeşleşmiştirki, tıpkı bir aynanın ötekini yansıttığı zaman olduğu gibi özdeşlik bilinci bile yok olmuştur. O
En önemsiz bir olay olur ama bu olayın zihindeki etkisi insanın bu olaydan umabileceklerini bin kat aşabilir. Ateşlenmiş bir fitilin hafifçe değmesi yeri yerinden oynatacak bir patlamanın nedeni olabilir. Besbelli satorinin bütün nedenleri zihnimizde durup duruyor. İşte bunun için saat çalınca orada durağan durumda olan her şey sanki bir yanardağın bir anda lav püskürtmesi gibi fışkırıp boşanıveriyor, ya da bir şimşek gibi çakıveriyor{17}. Zen buna «evine geri dönmek» diyor; çünkü Zen yolunu izleyenlerin dedikleri gibi «İşte şimdi sen kendini buldun; daha en baştan beri senden hiç bir şey gizlenmemişti. Sendin gözlerini gerçeklere kapayan, sendin. Zen’de ne açıklanabilecek bir şeyler var, ne de öğretilip senin bilgini arttırmanı sağlayacak bir şey var. Senin içinde gelişip büyümedikçe hiç bir bilginin sana bir yararı olmaz. Ödünç kuş tüyleriyle süslensen de takma tüyler büyümez.» 17} Kena-Upanishad’daki (IV, 30) şimşek benzetisi bazı bilginlerin yorumladıkları gibi Brahman’ın (Tanrı) niteliği konusunda sözcüklerle anlatılması olanaksız korkuyla karışık saygıyı belirtmek için kullanılmış değildir. Amaç aydınlanmanın bir anda bilinci kaplayıvermesini açıklamaktır.
Bir akşam Doken umutsuzluk içinde arkadaşından yaşamın gizlerine çözüm bulmakta kendisine yardımcı olmasını istemiş. Arkadaşı, «Sana her konuda yardımcı olmaya hazırım. Ama sana yardımcı olamayacağım beş konu var, bu konularda kendi başının çaresine kendin bakmalısın,» demiş. Doken bu beş konunun neler olduğunu öğrenmek isteyince «Örneğin sen açken, sen susuzken benim yiyip içmem senin karnını doyurmaz; Kendin yiyip içmelisin ki karnın doysun. Doğanın çağrılarına karşılık vermek gerektiğinde de bunları kendin yapmalısın, bunlarda da sana bir yardımım dokunmaz, sonra şu yaşam denen yolda şu cesedini de (yani gövdeni) senden başka kimse taşıyamaz» demiş. Bu sözler gerçeği arayan keşişin hemen gözlerini açmış, bulduğu şeyin keyfinden kendinden geçen keşiş sevincini nasıl açıklayacağını bilememiş.
Bir keşiş Joshu’ya (Chao - chou Tsung - shen, 778- 897) Zen yolunda eğitilmek istediğini söylemiş usta «Kahvaltını ettin mi, etmedin mi?» diye sormuş «Evet usta ettim.» karşılığını alınca da «Öyleyse git bulaşıklarını yıka.» yanıtını yapıştırmış. Söylendiğine göre bu söz üzerine keşişin zihni Zen gerçeğine açılmış. Tokusan (Teh-shan Hsuan-chien,
91 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.