Zeytindağı
Falih Rıfkı AtayEn Eski Zeytindağı Gönderileri
En Eski Zeytindağı kitaplarını, en eski Zeytindağı sözleri ve alıntılarını, en eski Zeytindağı yazarlarını, en eski Zeytindağı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kim kimi, kimin için ve niçin tutacaktı?
Sayfa 8 - Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları
Aşağıya doğru öteki misafirlerin arasında bir kurmay göze çarpıyordu. Sarışın, sert ve bakınırken gözlerine takılmamak imkânsız!
Salondan çıktıktan sonra, Hacı Âdil'e bu zatın kim olduğunu sordum.
- Mustafa Kemal Bey, dedi.
Sonra biraz şaşıca gözlerini manalaştırarak, ilâve etti:
- Yamandır!
Sayfa 23 - Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları
Bizim İmparatorluk
Zeytindağı'nın tepesindeyim. Lût denizine ve Gerek dağlarına bakıyordum. Daha ötede, Kızıl denizin bütün sol kıyısı, Hicaz ve Yemen var. Başımı çevirdiğim zaman Kamame'nin kubbesi gözüme çarpıyor. Burası Filistin'dir. Daha aşağıda Lübnan var; Suriye var; bir yandan Süveyş Kanalına, öbür yandan Basra körfezine kadar çöller, şehirler ve hepsinin üstünde bizim bayrağımız! Ben bu büyük imparatorluğun çocuğuyum.
Sayfa 36 - Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları
Karargâha yirmi yaşında gitmiştim; şimdi yirmi dört yaşındayım. Ümit, hayal ve iyimserlikten yuğrulan bu altın çağ, bir dede başı kadar yıpranmış, çileden geçmiş ve ağırlaşmış, onu omuzlarımın üstünde güç tutuyordum.
Sayfa 7 - Milli Eğitim BasımeviKitabı okudu
Aklıma pembe otobüs fikri geldi.
... sokakta aynı arabaya binen kadın ve erkeklerden karı - koca vesikası sormamak, hemen hemen devrimcilik gibi ileri davranışlardı. Gözleri Mustafa Kemal gününde açılmış olanlara, 1913 avuntuları ne kadar gülünç gelir.
Sayfa 20 - Milli Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Değerini bildik!
1913 de bir Mustafa Kemal, yüzyıl sonrası için bile hayaldi, fantazi romanlarında bile yeri yoktu.
Sayfa 21 - Milli Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Halbuki devlet kuvvetlerinin yerini, hangi şahsi kuvvet tutabilirdi? En azılı katili, eli titrek bir hâkim mahkum eder ve bir çingene asar.
Sayfa 35 - Milli Eğitim YayınlarıKitabı okudu
Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. (...) Osmanlı saltanatı son bürokrat iken, bürokrasi bile tam-Arap, yahut yarı-Araptır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk’e az rast geliyordum.
Sayfa 37Kitabı okudu
Suriye, Filistin ve Hicaz’da:
- Türk müsünüz?
Sorusunun birçok defalar cevabı:
- Estağfurullah! idi.
Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş, ne de vatanlaştırmıştık.
Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi.
Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu.
Sayfa 38 - Milli Eğitim YayınlarıKitabı okudu