Gerçekten de her insan bir anlam kuşağının renklerinden biriydi. O renkler ki biçimsizlikten biçim, parçalardan süreklilik, bölük pörçük olaylardan hikaye doğuruyordu.
Biraz hayal kırıklığı, biraz pişmanlık, biraz da öfkeyle ayrıldı. İşin garibi bu insani duygulara karşın kendini ne mutlu ne de mutsuz hissediyordu. Öylesine boş, bomboştu ki zihni, yüreği...