Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
kitapçoksever
kitapçoksever
@kitapcoksever
54 okur puanı
Haziran 2017 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Domenico Starnone, Elena Ferrante değilse Türkçedeki üç kitabını da okudum sayabiliriz Sır sonrası.
Şaka, anlattıkları itibariyle Bağlar'dan önce geliyor benim için. Sır, sıralamayı değiştiremedi, üçüncü sıraya yerleşti.
Büyük açlıkla başladım kitaba. Enfes bir girizgahla da karşılaşınca hız kesmeden devam ettim. Bildiğim Starnone akıcılığı. Yine harika kurgulanmış ve sizi sinir etmeye teşne karakterler, arada unutturduğu "sır", ummadığınız anda mevzuya yeni soluk getiren anlatıcı(lar). Böyle anlatınca acaba çok beğendim de burun mu kıvırıyorum buralarda gibi geldi şu an.
Güzel kitap, okunur.
"Bir sırrım var, söylemem ölene kadar..."
Kurgu da olsa anlatılanların kimilerinin gerçeği olduğunu bilmek insanın etini acıtıyor.
Sakin başlayan kitap ortalarında el yükseltiyor. Sonu nereye varacak meraklandırıyor bir anda. Sonra kaçınılmaz olanı anlıyorsunuz ve bu kez varmamak için oraya durmak istiyorsunuz. Çok geç ama...
Her şey için, herkes için artık çok geç!
"Kıymetli Şeylerin Tanzimi"yle edebi aleme girdiğinden beri sonraki hamlesi merak edilen yazarlardan biri oldu Sezen Ünlüönen.
Kısaca "İmtiyaz" uzunca "İmtiyaz, Yahut Cici Kızlara Bir Roman", çoğu yazarı dertlendiren bir kısmını da "one hit wonder" seviyesinde bırakan 'ikinci kitap' sancısına 'bence' iyi bir örnekti. Biraz da şovdu. Gördüğünü, bildiğini sermişti ortalığa. Bana çoktu lakin olmuştu. Sezen Ünlüönen ikinci kitabını yazmış, bir eşikten daha atlamıştı.
Gelelim üçüncüye...
Kalın kitap severim. Kalın kitap sevdiğim gibi adı bitmek bilmeyen kitapları da severim. İsmi uzun, cismi enlemesine kısa "Cennetteki İlk Günüm Bir Tık Daha İyi Olabilirdi"nin haberini alınca yalan yok sevindim. Adı yetti. Çıkış tarihi (16 Şubat) için gün saymaya başladım. 16'sında soluğu D&R'da aldım. Bakırköy yerine Taksim'e gitsem, Mephisto derdime derman olacaktı. Elim boş (iki kitap aldım aslında) eve döndüm. Cumartesi bir bahane bulup düştüm Taksim yollarına ve kavuştum yeni Sezen Ünlüönen kitabına.
Epey şenlikli başlayan kitap yerel seçimde aday çoğu politikacı gibi bol keseden atmıyor, vadettiklerini satır satır yerine getiriyor. İlk yarıda goller peş peşe geliyor, ikinci yarı (kitapta böylesi bir paylaştırma yok, sayfa olarak 40 sonrası diyelim) gol pozisyonu var ancak skor değişmiyor. İlk yarıda atılan gollerle kitap bitiyor. Sonda okuyucuya maçı (kitaptan alınan keyif olsun bu da) kazandırabilecek bir penaltı söz konusu. İçimdeki kaleci penaltıyı kurtardı. Kimileriniz için gole dönüşebilir.
Okuyun, kendiniz karar verin
Okur Takip Önerileri
Arka kapağını okuyunca insan dev meraklanıyor, peşine düşüyor bir an önce okumak için. Okuyunca kazın ayağı öyle değilmiş, anlıyorsunuz. "Dünyalı bir hikaye" beklerken "little little into the middle" bir taşra draması okuyorsunuz.
Yeni bir şey anlatacakmış gibi yapıp hep bildiğimiz şeyleri sokmuş gözümüze. Yazdınız zaten bunları. Pandemiden, Tiktok, Instagram, Facebook, WhatsApp, Duolingo, YouTube gibi "aplikasyon"lardan, Google ve eklentilerinden bahsederek "yenilikçi, ezber bozan bir roman" yazmış olmuyorsunuz...
Arkada yazan "Şimdilik daha ötesi yok." cümlesi "Kuru Kız 2"nin habercisi mi acaba?! Bunu da mı seriye bağlayacak?!
Benim için hayal kırıklığı...
"Özenli, temiz, keskin ve berrak."
Sezen Ünlüönen'in pek şahane ilk romanı "Kıymetli Şeylerin Tanzimi" sonrası yazdığı "İmtiyaz, yahut Cici Kızlara Bir Roman" adlı kitabını yukarıdaki dört kelimeyle özetlemek benim nazarımda mümkün.
Kalabalıktan kendine kaçan Nergis'in "hem candan, hem mesafeli, hem iyimser, hem mutsuz, hem hoşgörülü, hem öfkeli, hem derinlikler ve gizli manalarla dolu hem de gündelik dümdüz bir insan" olabilme yetisi Nergis'le aranıza dikenli yollar da döşeyebilir, geçiş garantisi verilmiş cillop gibi köprüler de...
Hemen her gece "Ne istediğini düşün"erek yatağa giren Nergis, hayata atılmaya korkarken tam ortasında buluyor kendini.
Sayfalar aktıkça "Anlaşılmaz, müphem ve muğlak..." hale geliyor kahramanımız. Sizi de peşinden sürüklüyor, kafamızda da şu soru var:
"Nergis hangi sipere niye çökmüş, nereden gelecek saldırıyı bekliyor?"
"En İyi İlk Kitap" kategorisine ek olarak "En İyi İkinci Kitap" ödülü de verilmeli aslında. Zira ikinciyi yazmak ilkinden daha zordur.
İkinci kitabını yazabildiği için bile tebrik etmek lazım Sezen Ünlüönen'i. Okununca da hakkı her türlü teslim edilecek nasıl olsa...
Novellalar ve uzun öyküler hacimce iyi hissettirir biz okurlara. Uzun soluklu okumalara mecalimiz yoksa incecik bir kitap bitirmek eski ritmimize hemen kavuşturur.
Kurtarma Mesafesi o incelerden değil ama! Girizgâhtaki hevesle başlanırsa ters tepebilir. Samanta Schweblin'in yarattığı "gerilim" ve oluşturduğu "tekinsiz" atmosfer; her an bir şey olacak hissi ve o "şey"in belirsizliğini sonuna kadar koruması hatta kitap bitince bile flu kalması belki de kitabı bu denli "iyi"leştiriyor. Payımıza bolca soru işareti düşüyor. Okuduğunuz kitap bittiğinde hikayeye dair tüm sorularınızı cevaplasın istiyorsanız Kurtarma Mesafesi size göre değil. Gönül rahatlığıyla uzak durabilirsiniz...
Ortaokul veya lisede olsam kitabı sevebilirdim ama yolun yarısı bu kitabı sevmek için çok geç! Tam "teenager" işi. Kitap okumakla arası olmayan "ergen" bireylere okuma şevki kazandırmak için şahane bir seçenek!
Mükemmel insan yoktur, mükemmele yakın kitaplar vardır. Davetli Listesi de onlardan biri! Geçen sene Goodreads kullanıcıları tarafından "En İyi Gizem ve Gerilim" kitabı seçilen "Davetli Listesi" bu seçimin hakkını sonuna kadar veriyor. İyi anlamda baş döndüren kurgu, dörtyol ağzında buluşan hayatlar, her bölümde yeni ipuçları... Şahaneydi. Müthiş keyif verdi bana.
Sepetlere eklensin, zaten almışsanız ilk fırsatta okunsun!
Oyunlarıyla edebi varlığını temellendirip Kabuk'la romancılığa şahane bir giriş yapan Zeynep Kaçar'ın ikinci romanı Yalnız mart ortası yayımlandı.
Kabuk'tan farklı olarak daha kolay okunuyor Yalnız. Ama Kabuk'ta olduğu gibi sindirmesi zor gerçeklerden bahsediliyor. Hemen her cümlesinin yaşandığı ve ne yazık yaşanmaya devam edeceğini bilerek okumak can yakıyor fazlasıyla. Feray bir şekilde tutunuyor hayata ki buna tutunmak denirse... Hayat bir kere. "Doğrusu yanlışı, ağrısı sancısı ne varsa yaşanacak."
Volvox zamanlarına yetişemesem de sonrasında gün ve gecelerimi, hafta ve aylarımı doğal getirisi olarak en güzel yıllarımı Şebnem Ferah diskografisini hatmetmeye ayırıp konserlerinde en önde yer almak için nice yarenimi itip kakan, maaşa bağlanınca da marifetmiş gibi birinci kategori biletlerine yüzlerce lira yatıran azılı bir Şeboist olmayı başarmıştım. Çokça bu yüzden Feray'ın müzik tutkusunun Zeynep Kaçar evreninde Şebnem Ferah'ın müzikal devrimine öykünmesi beni rahatsız etmedi değil...
Geçen ay isimsiz kitap kulübümüzde Domenico Starnone'nin Bağlar kitabını okumuştuk. Sinir bozucu ve sorunsuz bir metindi. Sevmiştim. Şubat başı bizde yeni yayınlanan Şaka'nın haberini aldım. Sonra da kitabı. Tek cümleyle ifade edersem bir dede ve torununun beraber geçirdikleri birkaç günü anlatıyor Starnone. Ama bu tümce hem yazara hem de kitaba haksızlıktan başka bir şey değil.
Geçmişten kaçmak isterken tam ortasına düşmek, yetmezmiş gibi dört yaşında bir çocuğun elinde oyuncak olmak, hayatınızın sonbaharında kendinizi yeni baştan keşfetmek hakkında neredeyse "kimsenin kolayca ve içi rahat bir şekilde seyredemeyeceği" Haneke filmi gibi bir kitap Şaka.
Starnone'nin yalın dil kullanmaktaki becerisine şapka çıkarmak lazım. Tertemiz cümlelerle öyküyü içinize işliyor.
Meçhul yazar Elena Ferrante’nin Domenico Starnone olduğuna dair dedikodular da ortaklıkta dolanmaya devam ediyor. O veya değil bilemiyorum ama ikisinin de yazdıkları okunmaya değer...
@kitapçoksever
Turgay Keskin, Bein Sports'ta spor spikeri. Sporun her türlüsüne ses veriyor. Türkçedeki sesli hakimiyetinden hiç ayrı durmuyor Az Adamla Yakalandık'ta kullandığı dil. Atakan çocukluk arkadaşımız, Didem ilk aşkımız, Fahrettin hiç sevmediğimiz öğretmenimiz. Anlatılanları da yaşadık hep. Hemen her bölümde bir tanıdığa rastlıyorsunuz. Bazen bir duygu, bazen bir akraba, bir elle durdurulan minibüs, kaybedilen mahalle maçları...
Kahramanımız dert mıknatısı biraz da. Her Türkiyeli gibi. Belki budur kurduğum yakınlığın sebebi.
Füruzan'la tanışma kitabımdı Kırk Yedililer. Kapaktaki kesme işareti bir beni mi rahatsız ediyor, doğrusu bu mudur, koskoca YKY böyle bir hata yapar mı, yetkin arkadaşlar açıklık getirebilirse şahane olur.
Füruzan'ın kitaptaki TDK tescilli dil hakimiyeti ve kullanımı daha ilk sayfalarda kendini gösteriyor. Yalnız Leylim nine ve Kiraz'ın yöresel ifadelerini anlamakta zorluk çektim, alışmam zor oldu.
Zaman geçişleri, Emine'nin anımsamalı anlatımları, çocukluk ve ergenlik hatıralarının yetişkin davranışlarına katkısı net bir şekilde görülüyordu. Emine, ezilenlerle empati yapmaktan kendi ailesini kaçırdı bence kitap boyunca. Nüveyre hanımın yüklendiği kimliklerin hakkını vermek isterken ortaya koyduğu mücadele de epey hırpaladı aileyi. Seçil'in vazgeçmeye olan hevesi, küçük Kubilay'ın kimliksizliği, kuklaya dönüşen baba figürü... Çöküş kaçınılmazdı.
Kitap kurgu da olsa "güzel ve yalnız ülkem"de gücü elinde bulunduranların her devirde bunu kötüye kullanmaktan çekinmediğini görmek yüreğimi bir kez daha yaraladı. Canım memleket yıllar yılı yara bere içinde ve tam iyi olacakken gerek devlet eliyle gerek dış müdahalelerle kabukları yolunuyor, ince bir sızıyla başlayan kanama duraksız akıntıya evriliyor. Politika da işte bu kanla, kanımızla besleniyor. Bizim coğrafyanın kaderi de bu. Çocuklarımızın kaderini değiştirebilmek adına tutunacakları dalları sapasağlam olan ağaçlar yetiştirmek gerekli. Payımıza düşense okumak, okumaya teşvik etmek ve bizlere sunulanı sorgulamayı hiç bırakmamak.
128 sayfada anlatılabilecek en iyiye yakın hikaye✌ Gizli saklı kalmış şahane bir film gibiydi. 220 volt yemişcesine çarpıyor Geç ve lezzetli keşiflerden oldu benim için.
