Her gün asker kaybediliyordu.
Ama kimi günler yaralı ve ölü sayısı sınırını aşıyordu. Kim
bilir her gün kaç ananın ocağına ateş, yüreğine acı düşüyordu.
Kim bilir her gün kaç tane hayal onlarla birlikte ya yarıda
kalıyordu ya da onlarla beraber suya düşüyordu. Ve kim bilir
topraktan kaç ml kan fışkırıyordu. Çanakkale kan gölüne
dönüyordu. Attığın her adımda ayağının altında kaç askerin
kaç ml kanı silinmemişti. Hatta Çanakkale bir diğer tabiriyle
Kızıl Kale idi. Çanakkale Türklerin silinmez geçmişi, kökleri
olmuştu. Bu savaş kazanılırsa bu kanlı topraklara rağmen bu
vatan ilk Çanakkale de filizlenmeye başlayacaktı. Toprak
kanla sulanmıştı ve bu yüzden daha verimliydi. Belki
ilerideki nesil ne zaman kim olduğunu unutunca buraya bu
topraklara geleceklerdi ya da cesaret edemeyip, hüzünlenip
geri döneceklerdi. Çanakkale’de Türkler, Türkmenler,
Kürtler, Araplar, Çerkezler… savaşmıştı. İşte Çanakkale’nin
en büyük farkı ve üstünlüğü buydu, bu topraklarda her ırktan
insanın kanı akıtılmıştı.