Yabancılaşma, merhamet, şehvet, korkaklık, gurur gibi duygular bizi yönetiyor. Sadece en derinlerde, aşk olarak tanımlanabilecek küçücük bir şey var. Arayan asla bulamaz. Sanki bir an parlayıp kaybolan inanılmaz bir olay.
Biliyorum, her işi yapmaya hazırsınız. Buna herkes razı. Bu çok da önemli bir nitelik değil. Hatta bu sadece sizin kendinizi ne kadar işe yaramaz gördüğünüzü gösterir.
Geçenlerde bir tanıdık gece yarısı beni neredeyse tamamıyla boş kahvehanede gördüğünde "bizim topluluğa katılmak istemez miydin?" diye sordu. Hayır böyle bir niyetim yok dedim.
Seninle iyiden iyiye tanışmak, kendimi sana tanıtmak istiyorum. Sonra da vedalaşmak... Bence insanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman ayrılmalarına yakın zamandır.
Felix, dayanamayıp Lady Arabelle ile ilişkiye giriyor ve sonrasında kendini affettirmek için Henriette'e bu cümleleri yazıyor... En tutkulu aşk bile tabiatın gücüne yenik düşer. Balzac'tan müthiş bir anlatım!
"Cinsellikten uzak bir aşk, isteklerin şiddetiyle ayakta kalır. Sonra hiçbir yönden size benzemeyen biz erkekler için öyle bir an gelir ki, her şey acıdır. Bizde öyle bir güç vardır ki onu kullanmaktan vazgeçtiğimiz an, artık erkek olmaktan vazgeçmiş oluruz. Kendisini besleyen besinden yoksun kalan yürek, kendi kendisini yer, ölüm değilse bile ölüm öncesi bir durum sayılan bir bitkinlik duyar. Doğayı uzun süre aldatamazsınız. En küçük bir fırsatta çılgınlığa benzer bir güçle uyanır. Hayır, ben kimseyi sevmedim yalnızca çöl ortasında susadım, hepsi bu."
Vadideki Zambak - Honoré de Balzac
Gidiyorsun demek dedi bana. Sonra benim yüzümü baştan sona süzerek inceledi ama bu beni pek etkilemedi, çünkü kendimi onun bakışlarından koruyabiliyordum.