Kitabı beğenip beğenmemek arasında sıkıştım kaldım. Tıpkı konusunda saklı duran kararsız mesajlar gibi. Japon edebiyatında varoluşçu yaklaşımı görmek oldukça farklı bir deneyim kazandırdı. Olayların işleyişinde kaçırdığım yerler oldu bu yüzden toparlarken bazı detayları kaçırdım. Bazı yerleri geri dönüp tekrar okumalısınız, öyle yaparak toparlayabildim.
Kum metaforu çok güçlü bir şekilde kullanılmış. İronik yaklaşımlar, ince eleştriler, kimlik arayışı detaylara öyle güzel yerleştirilmiş ki yakalayınca tebessüm edersiniz ama kaçırırsanız kitabı bırakmaya bile teşvik ettirebilir. Bazı kitapların zamanı vardır. Bu kitap da onlardan biri. Olay işleyişlerine takılmaktan çok kum imgesini yakalayın. Kumu yakaladığınız yerde kitabın bütünlüğüne hakim olabilirsiniz. Kum deyip geçmeyin lütfen. Bu kadar tekrar etmemin sebebini kitabı okuduğunuzda tebessüm ederek anımsayacaksınız. Zorlu bir deneyim ama okunmalıdır. Keyifli okumalar.
Böcek koleksiyoncusu bir öğretmenin yolculuğu esnasında hapsedildiği bir kum çukurundan kurtulmak için senelerce verdiği mücadeleyi okuyoruz. Bu durumu kendi açımızdan hayal etmek dahi güç iken, yazar "kum dolu" cümleleriyle insana o sıkışmışlık, hapsolmuşluk hissini gerçekten yaşatıyor. İçerisinde çok güzel metaforlar var. Bunlara rağmen kitabı maalesef sevemedim. Uzakdoğu Edebiyatı ile şu ana kadar yıldızımın pek barışmadığını da belirtmeliyim. Ayrıca eserin adı Kumların Kadını olunca, kadının hikâyesine yoğunlaşılmasını bekledim fakat beklediğimi bulamadım.