İnsan kendini yitirişini nasıl izler? İzler mi acaba? Eskiden idam izlemek insan topluluğu için zevk imiş. O saatlerde ne yapıyorlarsa bırakıp bir insanın yaşamaya, gülmeye, baba/anne olmaya, yeniden başlamaya, şansa, görmeye, konuşmaya, dinlemeye, anlam bulmaya, huzura, insan olmaya, işe yaramaya, çabaya, akşam sefasında yer almaya… vedasını rahatça izliyor ve bunu hemencecik orada unutup yollarına devam ediyorlarmış. Öyle de yapmıyor mu her insan kendi haleti ruhiyesine. Her gün, her an… kendi varlığının idamını geride bırakıyor ve yoluna devam ediyor. İçine çökmeye başlayan katılık; hislerini sömürüyor, ruhuna çöküyor, düşüncelerini donduruyor, duygularına acımasızlık iksiri bulaştırıyor. Ve bunu hayatın kendisi zannediyor. Yaşamak böylesi bir kokuşmuşluk işte.