Yazmaya nasıl başladınız ?
Yazmaya 13 yaşında başlamıştım, Türkçe öğretmenimin ön ayak olduğu bu serüven bir kompozisyon ödevi ile başlamıştı, yaz tatilimizin nasıl geçtiğini anlatan bir kompozisyon yazacaktık, tüm sınıfa bu ödev vermişti fakat çoğu arkadaşım unutmuştu ya da bir kaç cümlelik anlatımlarla geçiştirmişti. Bende bir şeyler yazmış ödevimi teslim etmiştim. Ertesi gün büyük bir heyecanla sınıfa giren Esra öğretmen, gözlerinde parlayan ferle derse başladı. Tüm kompozisyonları okumuş ve aralarından 3 tanesini beğenmişti, çok geçmeden bir tanesini eline alıp okumaya başladı, “İki Mısır tarlasının arasından bir yılan edasıyla kıvrılıp giden toprak yol, beni en sevdiğim yere götürüyor…” diye başladı okumaya ve göz göze gelmiştik tüm kompozisyonu okuduktan sonra, bunu yazanın ben olduğunu sınıfa ilan etmişti. O an çok heyecanlanmıştım, ilk kitabım basılmış okuyucularıyla buluşmuş gibi tüm sınıf beni alkışlıyordu. Esra öğretmen ise bana sınıfın gizli forveti lakabını takmıştı. İşte o gün hem öğretmenimin hemde arkadaşlarımın takdiri ve desteğiyle yazmayı ve hayal dünyamdaki yaratımları kurgulayıp kağıda dökmeyi sevmiştim :)
İçimizdeki Şeytan
Alexandre Cabanel'in "Düşmüş Melek" tablosu, 19. Yüzyıl sanat tarihindeki romantik ve sembolist akımların izlerini taşıyan en etkileyici tablolardan biridir. Burada melek (Şeytan) cennetten düşmüştür. Figürün yüzündeki hüzünlü ifadesi yalnızlığı, sürgünü ve melankoliyi temsil eder ki zaten bakışlarıdaki derinlik aklımızda yer etmeye yeterlidir. Figür, yarı insan yarı ilahi varlık olarak tasvir edilmiştir bu da insanın içindeki iyi ve kötünün çatışmasını temsil eder. Eser kompozisyon, renk kullanımı, özellikle de tablodaki anatomi ve ince detaylar açısından muhteşemdir. Benim sanat tarihinde belki de en sevdiğim ve kendime yakın hissettiğim tablodur. Orantısını ve rengiyle biraz oynayarak kapak fotoğrafım olarak ayarladım fakat bir çok kişinin daha kapak fotoğrafında kendi ayarladığım şekliyle gördüm :) En azından neyi temsil ettiği bilinerek kullanılsın. Ancak bu platformda bile kopyalanmış olmak egomu okşadı açıkçası.
Reklam
•romantizm•
✨romantizm; 18.yy’da fransa’da ortaya çıkmış bir akımdır. klasisizm ne kadar kuralcı ise romantizm de o kadar bireycidir. bireysel duygulara asla ket vurmaz. edebiyat ve sanatta hiçbir sınır olmadığını savunur. akıl yerine duyguları ön plana koyar. ahlak yerine serbestlik, coşku ve heyecan vardır. hümanist ve özgürlükçüdür. romancılar; hayatı ve
•klasisizm•
✨klasisizm; 17.yy’da avrupa’da merkezi otoritenin çok güçlü olduğu bir dönemde ortaya çıkmıştır. yani klasik edebiyata doğasını kazandıran şeylerden biri de güçlü monarşilerdir. bu çağ akımı “akıl” merkezlidir. bu aklı biraz diktatör bir yönetici gibi zihninizde canlandırırsanız aslında klasisizm akımını da ana hatlarıyla çizmiş olacaksınız.
• 18. yüzyılda yaşamış, Fransız düşünür ve yazar Voltaire, öğrencilik yıllarında okulda bir edebiyat dersindeyken sınıfa bir eşek girer... Öğrenciler, hep birlikte eşeği döverek sınıftan çıkarmaya çalıştığı sırada, edebiyat hocası bu durumu fırsat bilip herkesin eşekle ilgili bir kompozisyon yazmalarını ister... Voltaire kağıda yalnızca İncil'den bir ayet yazar ve sınıfın en yüksek notunu alır... Voltaire'nin yazdığı ayet: "O kendinden olanların arasına girdi, fakat kendinden olanlar onu kabul etmediler..."
Cüceloğlu'nun Dilinden...
'On bir çocuklu bir ailenin on birinci çocuğu olarak Mersin'in Silifke kasabasında doğmuşum. On yaşındayken annemi kaybettim ve ölümün ne demek olduğunu anladım: artık onu bir daha hiç göremeyecek, dokunamayacak, naz edemeyecektim. Silifke'de en yüksek dereceli okul olan ortaokulu bitirdikten sonra subay olan ağabeylerimin yanında Ankara ve
Reklam
333 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.