Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim.
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?
Anadolu kültüründe kadınların önemi yokmuş gibi görünür ama ailenin gerçek reisi anadır. Babayı, asıl güçlünün o olduğunu hissettirerek dizginleyen ve yola getiren bir ana.
Güneş tekeri, binlerce yıl önce Anadolu köylüsünün dünyaya baktığı bir penceredir. Ben de bu tekerin, ışıl ışıl aralıklarından güneş yaylasına bakıp bakıp derim ki, hey Balım Kız, hey Dalım Oğul, Tanrı gün ışığını eksiltmesin yurdumuzdan.
Türkçe'nin o güzel arı duru kelamıyla Anadolu'nun, Anadolu'nun kültürünün, insanının, dilinin, Ozanlarının, coğrafyasının 26 farklı pencereden Balım Kızla Dalım Oğula tanıtılmasıdır bu kitabın özü. Öyle bir pencere ki, Anadolu'nun dört bir tarafına açılmaktadır. Edine'den Kars'a, Karaman'dan Trabzon'a, Mevlana'dan Aşık Veysel'e. Okuyan herkes kendinden, memleketinden bir şey bulacak, yaşadığı coğrafyayı bir daha gözden geçirecek. Soluklana Soluklana keyifle okudum.
“Ben Anadolu'yum
Yıllar yılı susuz kaldım, yıllar yılı aç…
Şükrederek kalktığım sofralarımda
Ya soğan-ekmek bulunur, yahut bulamaç…
Hastalarım vardı ölüm yataklarında
Ne doktor yüzü gördüm ne ilaç
Devlet denince hep vergi geldi aklıma”
"Anadolu diyorum, Anadolu kimseye kalmaz. Yananın, yitenin, bitenin acısını göğsünde saklasa da kalkar elbet ayağa yeniden ve elbet öğretir bize onun yalnızca misafiri olduğumuzu."
İtiraf edelim ki doğup büyüdüğümüz yurdu lâyıkıyla tanımıyoruz. Bu yurdun mazisine, tarihine vâkıf olmadığımız gibi, şimdiki vaziyetinden, binaenaleyh istikbalinden de bî-haberiz. Bu amâ, vatan çocukları için elim bir günahtır ve hiçbirimiz bu günahın ağırlığını henüz omuzlarımızdan atmış değiliz.
Muhteşem öyküleri bir çırpıda okudum. Teşekkürler İlhami Akan kaleminize sağlık.
.
.
.
Birbirinden farklı geçmişten yurdumun öykülerini bazen düşündüm bazen hüzünlendim bazende ağladım.
.
.
.
Bisikletle bir çocuğun dünyasını anlamaya çalıştım.
Çerçi ile köyleri dolaşıp ihtiyaçları giderdim.
Köfte siparişi ile yetimlere dokundum.
.
.
.
Hepsi birbirinden güzel anadolu insanımızın hikayelerini bir kaç günde okudum bitti.
.
.
.
En son da akan çayda kayboldum. Belki bir gün gelir diye bekleyip durdum. Işsiz bir çayın kenarında.
.
.
.
Şemsi tebriz-i ve Hz Mevlana ilk karşılaştıklarında (iki Derya'nın buluşması)
Hazreti Mevlana o zaman alim.
Şemsi Tebrizi birkaç soru soruyor. Kitaplarını suya atıyor.
Hz Mevlana eyvah kitapların deyince, Şimdi çıkar kitaplarını ıslanmış mı? ıslanmış mı?
Islanmamış.
O zaman sen deryaya dal.
Haktan al halka dağıt.