“Muhtarım, işi bırakmak yok daa?
Senden başkası bu işi yapamaz.
Senin ölün bile gelse seçilir, bak ne diyom, senin ölün bile gelse seçilir!”
“Muhtarım bizim çocuğu…” diye devam ederken gözlerim birden karşımda duran ve başında çok fazla bekleyeni olmayan tanımadığım bir âdemoğlunun tabutuna kaydı. Olur ya belki konuşmaları işitir de uzaktan, hafiften bir kıpırtı olur diye.
Sonra ölümün konuşmasına kulak verdim ve ilgili âyetin lafzına ve anlamına dikkat kesildim. Ardından tekrar yanımda oturan muhtarı ve bunları zerrece işitmeyen yahut da kulakları delik olan, muhtarın gözünde ise âdeta adem olan bir âdemoğlunun taleplerini dinledim. Muhtarın gözünde nereden itibaren ademdi bilmem ama ‘Sen şu işi hallet x bin lira hazır’ lafını duyunca karşılık olarak “hani nerede?” suâliyle sarsılan herifin (elde görünmeyen paranın isbatını sözüne dayandırarak) iki elini de göğsüne vurarak “para bende” demesi ile muhtarın, paranın aslında hiç olmadığı inancıyla karşısındaki adamı adem olarak gördüğünü anladım.
Talep iletildi ve başka biri geldi. Hâl hatır sordu, derken muhtar açtı az evvelki muhabbeti ben de kendisine bakarak gülümsedim. Aynı şekilde karşılık verdi. Sonra kaldık baş başa, benim ağzım zaten açıktı, -simit yiyordum çünkü- bir de bu mevzuu için açıverdim.
O esnada gelmedi ama şimdi geldi aklıma
Cengiz Numanoğlu Üstâd’ın sözü:
“İlle de bir tokat mı, yemelisin ensene?
Ölüm sana gelmeden, sen kendine gelsene.”
İnsanın bir yere ait olmaması ne demektir, bilir misiniz? Memleketin neresi, ben nereliyim? Hangi ev benim evim? Hangi köy, hangi kasaba, hangi şehirliyim? Hiçbir zaman bilemedim. Şu kısacık hayatıma kaç şehir, kaç kasaba, kaç ev sığdırdım? Tam alıştım dediğim, buralıyım dediğim zamanlarda çalan bir telefon, gelen bir tayin haberi ve evin önüne yanaşan bir kamyonet bana kendi gerçeğimi söyledi hep: “Sen buraya ait değilsin.”
Nereye ait olduğumu bilmesem de gitmeyi çok iyi öğrendim ben. Giderken geriye dönüp bakmanın insana ne kadar acı verdiğini de…
On beş yıl öncesi demişken, az evvel on beş yıl öncesine dair sürpriz bir video aldık. 😊 Hem bu iletinin hem de yine az önce âilece izlediğimiz Mavi Mucize filmi üzerine on beş yıl öncesine dair hepimizi duygulandıran, yüzümüzü güldüren, kahkaha attıran bir anı videosu ortaya çıktı. Hayretimiz bitmesin, tevâfukların sonu gelmesin, şükrettikçe çoğalsın sürprizler ve Rabbimize sonsuz teşekkürler. 😊
F.E.Y.
@fatiherol
·
07 Haziran 2022 21:25
Gülüyorlar, neşeliler, birbirlerine takılıyorlar. On beş yıl öncesi aklıma geliyor. Mekân kim bilir kaçıncı mekân, neler geldi ve neler geçti, ALLÂH bilir. Ancak hâlâ aynı hâl ile oturulmakta sofrada. Çok şükür!
Gülüyorlar, neşeliler, birbirlerine takılıyorlar. On beş yıl öncesi aklıma geliyor. Mekân kim bilir kaçıncı mekân, neler geldi ve neler geçti, ALLÂH bilir. Ancak hâlâ aynı hâl ile oturulmakta sofrada. Çok şükür!
Bugün de o alışıldık günlerden bir gün. Yine EyوALLÂH
F.E.Y.
@fatiherol
·
12 Şubat 2022 22:17
ZEYNEP - Ben sadece kazayı beklenmedik bir şey gördüm.
HUSREV - (Zeynep'e) Güneşli bir havada bir gök gürültüsünü bekler misiniz?
ZEYNEP - Beklemem.
HUSREV - Beklemezsiniz, fakat o gelir. Hayat beklenmediklerle doludur.