"Vicdan mı? Ama vicdan bir şeye yaramaz bayım! Yeterli bir kılavuz değildir vicdan; kendimizi başka insanlardan tecrit edebilseydik ve vicdan _doğası gereği_ başkalarına açık olmasaydı, yeterli gelirdi belki. Vicdan meselesinde bence esaslı bir ilişki var. Şüphesiz "düşünen ben" ile "düşündüğüm öteki insanlar" arasında; bunun için kendine yeten mutlak bir şey değildir vicdan. (...) başkalarının duyguları, eğilimleri, zevkleri bende ya da sizde yansımazsa ne halimizden memnun oluruz ne huzura kavuşuruz ne de sevinç duyarız. Bizler duygu, düşünce ve eğilimlerimizin, başkalarının vicdanında yansıması için savaşmaktayız. Ve bu süreç gerçekleşmediğinde, hani derler ya, tohumun toprağa düşüp yeşermesi için uygun hava şartları olmadığında, yani senin fikrin başka birinin bilincinde filizlenmediğinde, o zaman dostum, vicdanının yeterli olduğunu nasıl söylersin. Ne adına yeterli olsun ki? Tek başınıza yaşamanız için mi? Bir kenarda kısırlaşıp kalmanız için mi? Haydi canım sende! Nefret ederim belagatten. Retorik denen o çenesi düşük yosmadan, o dörtgöz sırnaşıktan.
Retorik göğsünü gerip şu ukalaca güzel sözü savurmuştu: 'Vicdanım var, bu da bana yeter!' Elbette. Çok önceleri Çiçero da
Mea mihi conscientia plurisest quam hominum sermo• demişti. Evet,
hani hatip olmasına iyi hatipti, şu Çiçero, işte bu kadar ... T ann
bizi korusun! Böylesi, keman çalmayı yeni öğrenmeye başlamış
bir çocuğun çıkardığı seslerden bile dayanılmazdır."