Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Araştırma Makalesi

Profil
213 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Öncelikle çok değerli bir araştırma makalesi olduğunu belirtmek isterim. Makale cumhuriyet öncesine uzanan Kürt meselesinin sıradan bireylerin gündelik pratiklerine ve anlam dünyasına odaklanarak farklı bir perspektiften analiz ediyor. Araştırma bir kişinin Kürt olması kategorik olarak onu sınırların dışında bırakmayacağı gibi Türk olması da onun koşulsuz olarak sınırların daimi parçası kılmadığını örneklerle açıklıyor. Yapılan çalışma Kürt etnik grup mensuplarının etnik sınır algısı ve başa çıkma stratejilerinin süregelen çatışma süreçlerinden önemli ölçüde etkilendiğini gösteriyor . Görüşmecilerin büyük çoğunluğu çatışma ve şiddet olaylarıyla aralarına mesafe koymaya çabalasa bile kontrollerinde olmayan bu süreçlerin etkilerinden kaçamıyor , Çatışmaların yükseldiği süreçlerde etnik sınırların belirleyiciliğinin de yükseldiğini deneyimlerinin arttığını bu görüşmelerden anlıyoruz . Araştırma da dikkat çeken bir diğer hususta “Etnik durumlarının arkadaşlık ilişkilerine kamusal alanda çalışmalarına hatta ve hatta karşı cinsle olan duygusal münasebetlerine kadar etki ettiğidir “ Böyle bir değerli makalenin tesadüfü olarak elime geçmesi gerçekten büyük şans . Araştırma makalelerine ilgisi olan arkadaşlara da kitabı okumlarını tavsiye ederim …
Kürt Damgası
Kürt DamgasıSerkan Turgut · İletişim Yayınları · 202110 okunma
Diğer bir görüşmeci şunları dile getiriyor ; Ben kendim Kürdüm ama Atatürk'e âsik biriyim. Gerçekten çok seviyorum Atatürk'ü, bunu da dile getiriyorum... Ben gurur duyuyorum gerçekten Istiklal marşını okurken, tüylerim diken diken oluyor. Cidden bunu hissediyorum yani ve ben bugüne kadar bütün 29 Ekim, 10 Kasim... her şeyde görev aldım. Şey diyorlar zaten, "Senden yana bir sıkıntı yok"
Reklam
Ayrım yapmak iğrenç bir şey diyor başka bir görüşmeci ve şöyle devam ediyor ; Ya aslinda ben insanlara Türk ve Kürt diye bakmayı sevmiyorum. Böyle insan olarak bakmayı seviyorum ve sanırım biraz hümanist olabilirim. Kürtlüğü de biliyorum, Türklüğü de biliyorum ama insan olarak kalmak istiyorum .
Sanırım bunu bizzat yaşamış olabilirim :)
Başka bir görüşmeci aktarıyor ; Ben zaten bir kızla tanıştığımda ilk başta peşin peşin ona sorarm. "Bak," derim, "ben Kürdüm , benim aslım Kürt. Bu senin için, ailen için sıkıntı yaratır mı , ailen Kürtleri seviyor mu?" diye en bastan konuşurum . • Neden böyle söyleme geregi duyuyorsun? Zaman öyle gelmiş, artık Kürt deyince insanlar yanlış anlıyor . Ben de en baştan söylüyorum. "Temizim, kötü bir alışkanlığım yok," diyorum. Karşımdaki sıkıntı yaratmazsa devam ediyorum…
Bölücülük damgası ve vatana bağlılığın sorgulanması .
Başka bir görüşmeci şunları aktarıyor ; Diyarbakırlı bir arkadaş var. Diğer bir arkadaş, "Hocam buna bir şey demeyin, Diyarbakırlı bu, molotof atar," diyor. Halbuki bu arkadaşın hiçbir şeyle alakası yok. Bir kavga oldu mu direkt ona yöneliyorlar, hemen onu çağırıyorlar idareye. Ben böyle davransam bayağı bir uğraşırlardı benimle. Uğraşıp dışlıyorlar insanı . Hiçbir sey yapmasan bile seni yargılama meraklısı hepsi. İnsanı insan olduğu için değil de... bilemiyorum...
Görüşme yapılan bir öğrenci aktarıyor ;
Okul ortamında Kürt etnik kimliğine ilişkin bilinçli bir sessizlik olduğunu , onlarn tarihine, kültürüne iliskin hiçbir bilgilendirme yapılmadığını belirtiyor. Onlara göre Kürt sözcügü sadece tarihteki olumsuz olaylarla birlikte anılabilmektedir.
Reklam
Kürtlere hiç benzemiyorsun paradoksu :)
Kürtlügün ırksallaştırılmasına en önemli örnek gittikçe fiziksel bir görünümü de içerecek sekilde tasvir edilmeye başlanmasıdır . Bu durum Kürtler arasında da geçerli bir göstergeye dönüsmüstür. Kürtlügün fiziksel görünümü çoğunlukla orta sınıf Kürtleri işaret etmez. Ve orta sınıftan Kürtlerin en sık karşılaştığı"iltifat" ise "hiç Kürtlere benzemiyorsun" seklindedir. Çünkü Kürtlük gittikçe hem ırksal hem de sınıfsal bir göstergeye dönüsmektedir.
1990 sonrası Kürt kimliğinin tanınması ve beraberinde getirdiği sorunlar .
Kabaca ifade edecek olursak, mevcudiyetlerinin inkârıyla öteki olmaktan kurtulan Kürtler, varlıkların kabulüyle öteki konumuna terli ettirilmişlerdir.
166 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Diyarbakır da doğmuş büyümüş biri olarak yapılan araştırmanın realitesi gerçekten çok yüksek , çünkü bende bir çocuk gelinin son oğluyum, annem 13 yaşında evlenmiş , annemi ilk geldiklerinde dışarda ip atlıyormuş , içerden çağırmışlar eline yüzüğü takmışlar , annem ne olduğunun farkında bile değilmiş , hatta nişandan( istemeden ) hemen sonra tekrar ip oynamaya çıkmış . Tabi bu durumlar ilerleyen günlerde ayıplanmış ve annem nişandan 15 gün sonra evlenmiş . Çok derine inmeyeyim ne yazık ki diğer çocuk gelinlerle benzer durumlar yaşamış .Makalede dikkatimi çeken en önemli noktalardan biride çocuk gelin olan annelerin kız çocuklarının da çocuk gelin olduğu bunun başlı başına araştırılması gerektiğini düşünüyorum . Araştırma gerçekten çok değerli ama sadece güneydoğunun ele alınmış olması bu değerli araştırmayı eksik bırakıyor . Sayısal veri olarak belki güneydoğu kadar olmasa da Türkiye’nin neredeyse 7 bölgesinde de çocuk gelin olayları , erken evlilikler fazlasıyla var bu anlamda sadece güneydoğunun ele alınması bölge insanına haksızlık olduğunu düşünüyorum .
Oyundan Düğüne Hayatlar: Güneydoğu'da Çocuk Gelinler
Oyundan Düğüne Hayatlar: Güneydoğu'da Çocuk GelinlerYusuf Arslan · Belge Yayınları · 201514 okunma
Çocuk gelinin şiiri … okusaydım edebiyat öğretmeni olmak isterdim diyor ...
"Yine ölüm sancılarıyla kıvranıyor kaderim Kısık sularda boğulan yarınlar. Batınca doğmayı bilmeyen umutlar Ve ana rahminde felç olan kadınlar. Efkarınız ile daldim günü olmayan gecelere, Gülümsemeyi unuttum sahi nasıldı rengi, Kanatsız uçmuyor kuşlar ... Ayagi kırılan atlar öldürülürdü değil mi? İdam sehpasında doğan aşk kaç asır yaşar? Dili kesilmiş bülbülün şarkısı dolanıyor dilimde, Mezardaki ölüler kadar umutluyum dünyadan, Duvaksiz gelin dolaşıyor göklerde. Baharsız ömrümün son hazanı bu mevsim Cennet pınarlarında yıkanabilir mi şeytan . Yeniden sever mi Leyla ile Mecnun? Cehennem kapısındaki günahkâra sorulur mu pişmanlık? Ey dallar yesil Kökü kurumuş insana neler vaat ediyorsun sapa yoldan, Kısık sulardan içen perişan, yarınlar boğulmuş gençlerin çığlını duymayan Nasıl geçer sırat köprüsünü duyup görmeden"
Reklam
Evlilik yaşı : 10
“Kocam da 10 yaşındaydı. İkimizin de evlilik hakkında bilgisi yoktu. Ben âdet bile olmuyordum. Kocamla 14 yaşındayken beraber oldum. Evliliği bir oyun gibi görüyordum. Biz kocamla kardes gibi büyümüstük. Birbirimize kardes gözüyle bakıyorduk. Sözde karı kocaydık ama nasıl öyle seyler düsünebilirdik ki …!!!”
Bu bir pedofolidir ! Bunu yapanda destek verende aynı şekilde suçludur
Ben 17 yaşında evlendim. Elazığ' dan başka bir şehire gelin gittim. Kocam 74 yaşındaydı . ( ayrıntı yazmaya bile gerek duymuyorum !!!)
Evlilik Yaşı: 15
“ Eşimi yalnızca bir defa gördüm. Evlendiğim gün bile yanıma gelene kadar acaba hangisi sorusunu soruyordum kendime. Bana düğün yapılmadı. Bana siyah bir çarşaf giydirdiler. Yolun yarısına kadar beni babam ve agabeyim dolmuşla götürdüler. Ağabeyimin evlenecegi kızı da getirdiler. Yolun yarısında takas yaptılar. Beni şehre onu ise köye götürdüler.”
Çocuk gelinler yalnız Türkiye de ya da Müslümanlar arasında değil dünyanın başka yerlerinde de önemli bir meseledir. Örneğin Hint yarımadası dünya da çocuk evliliklerinin en sık görüldüğü ikinci bölgedir.
Bu ülkede çocuk olmak zor . ORTA DOĞUDA kız çocuğu olmak daha zor
Urfalı 13 yaşında kaçırılarak evlendirilmiş bir kız 'Karakolda kendi isteğimle kaçtığımı söylediler. Karakol komutanı inanmadı bana. Ama hiç bir müdahalede yapmadı. Çocuk dağa gitmesinde evlensin diye bir düşüncesi vardı. Sonradan da düğünümüze katıldı.
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.