Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Batı'nın Karanlık Yüzü

Profil
Batı uygarlığı, Modernite ile Yaratıcı'ya, Tabiata saldırdı, dünyayı işgal ederek cehenneme çevirdi, Postmodernite ile iç dünyasına saldırdı. Modernite ile dış dünyayı, postmodernite ile iç dünyayı kuşattı. İnsanın duygu dünyasını, ruhunu delik deşik etti, zihnini kolonileştirerek köleleştirdi. Batı uygarlığı, önce insanı tanrılaştıran, sonra insanı da yok eden, dünyayı orman kanunlarının hâkim olduğu bir şiddet mekânına dönüştüren tek uygarlık insanlık tarihinde.
Yusuf Kaplan
Yusuf Kaplan
Batı, köleliği kaldırdığını ilan ettikten sonra da on binlerce Müslümanı savaşlarla köleleştirmeye devam etti. Bütün bunlardan çıkan sonuç şudur ki: Batı; farklı muhtevadaki toplantılarının sonuç bildirilerinde hak, adalet, eşitlik ve emek gibi kelimeleri insanları daha rahat sömürmek için kullanmaktadır.
Reklam
Batı, toplumsal kölelik projesinin uzantısı olarak Irak ve Libyada olduğu gibi “demokratikleştirme yalanıyla İslâm şehirlerini yerle bir edip, mazlum Müslümanların gelir kaynaklarına el koydu. Toplumsal köleliğin kurucu aktörleri tarafından bu topraklarda planlanan tuzaklar Türkiye'deki bilumum İslâm düşmanı kuruluşlara ihale edildi. Mısır'da İhvan'a karşı yapılan darbenin arkasında da aynı projenin aktörleri vardır.
Erkeklere ait zindanın üst katında -şu an kütüphane olarak kullanılan küçük bir kilise vardı. İngilizler, avluyu kiliseye bağlayan koridorun zeminindeki camlı bölmeden keyifle aşağıda üst üste duran köleleri seyreder, sonra da içeri geçip ayin yapardı. İnsan onurunu ayaklar altına alan zindan şartlarına rağmen hayatta kalanlar, üzerinde "dönüşü olmayan kapı" yazan yerden geçip, gemilerle ABD ve İngiltere'ye, yani ölüme taşınırdı. Dünyadaki en kapsamlı zulümlerden birine tanık olan Cape Coast Kalesi'nde sergilenen fotoğraflar, duvarlara asılı zincirler, bekleme ve işkence odaları Batı'nın kölelik algısını deşifre eden en güçlü kanıtlardan biridir. Cape Coast hiçbir şeyin acıtamadığı kadar sızlatır insan yüreğini. Sanki hâlâ yerin altına doğru uzanan dehlizlerin taş duvarlarında, el ve ayakları zincirlere vurulan, kocasının gözleri önünde ırzına geçilen, tecavüze direndiğinden dolayı köpeklere parçalattırılan ya da adi eşyalar gibi gemilere yüklenip Avrupa ve Amerika'ya nakledilen çaresiz kölelerin feryatları yankılanıyor
"Küresel hürriyet hırsızlığı" olan toplumsal köleliğin mucidi İngilizlerdir. "Üzerinde güneş batmayan imparatorluk" diye övündükleri işgal devletinin en temel özelliği, insan hak ve hürriyeti ihlalinde bir benzerinin olmamasıdır. İngilizler, Gana'yı istila edince başkent olarak kullandıkları Cape Coast'u köle ticaretinin merkezi haline getirmiş, Afrika'nın farklı bölgelerinden derdest edilip getirilen köleleri bir tüfek karşılığında satın alıp bir yılan deliği gibi yerin altına doğru kıvrılan bölmelerde hapsetmiş, zindan şartlarına ya da köleliğe isyan edenlere hücrelerde işkence yapmış, direnmeye devam edenleri ise öldürüp Atlas Okyanusu'na atmıştır. İngilizler tarafından üs olarak kullanılan Cape Coast Kalesi'nin üst katında yer alan komuta dairesi, insanlık tarihinin en çirkin olaylarına tanıklık etmiştir. İngiliz komutan her gün dairenin balkonuna çıkar, aşağıda yer alan avluda beğenisine sunulan dört köle kadından birini seçer, okyanusta yıkattırır, sonra ona tecavüz ederdi.
Dünyaya kendini özgürlük anıtıyla tanıtan ABD'de yakın döneme kadar beyazla siyahın aynı okulda okuması, aynı hastanede tedavi olması, aynı kaldırımda yürümesi ve tabiî ki evlenmesi yasaktı. Missisipi Eyaleti Anayasası'nda, "Beyazların çocuklarının zencilerin çocuklarından ayrılacağı ve her birinin kendine ait okullarda eğitim göreceği" yazmaktaydı. Florida Eyaleti'nde beyazlarla siyah öğrencilerin okul kitaplarının farklı olması kanun maddesiyle belirtilmişti. Bir fabrikada beyazla siyah aynı bölümde çalışamaz, çalışma alanına aynı kapıdan girip çıkamazdı. Tren ve otobüs gibi umumi hizmet alanlarında da siyahlar beyazlarla aynı haklara sahip değildi.