Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Ünlem işareti
Ben çocukken ünlem işaretinden korkardım. Beni sevmeyen, umrunda olmadığım bir ebeveyn gibiydi benim için. Ve asla, beni yasaklarla uyarırken iyiliğimi düşündüğünü hissedemedim.
Onlar için burası hayat ile ölüm arasındaki sınırdı. Toplum tarafından dışlananların dışladıkları kişilerdi.
Sayfa 233Kitabı okudu
Reklam
O yıl bütün yaz, köy evleri arasında ve ağustos böcekleriyle dolu güneşe tok kırlarda avare bir serçe gibi gezindim durdum.
…bir kumaşın bir çiviye takılması gibi, zihni bu olaya takılmış kalmıştı.
Yağmurlu bir havada yazı hatırlamak...
Açıklardan büyük bir dalga çağlayıp coşarak geliyor, kıyıya yaklaşınca baş kısmı biraz kırılıyor, bu kırılan beyaz kısım sağa sola doğru uzuyor, dalga kendi kendisini içine alıp daha da coşarak kıyıya yaklaşıyordu. Mavi renkli şu bembeyaz oluyor, binlerce küçük köpük göz alabildiğine etrafa yayılarak kıyıya kadar tüm su yüzeyini kaplıyor, dalga tüm kuvvetini toplayıp karaya çarpıyordu. Akabinde, beyazlık biraz bocaladıktan sonra usulca incelip genişliyor ve sessizce açıklara dönüyordu. Böylece beyaz siliniyor, deniz yeniden mavileşiyordu
Sayfa 316 - Ağabeyine Çiçek Taşıyan Kız, Natsuki İkezawa/ Ayrıntı Yayınları, Edebiyat 229/ 1. Basım/ Mart, 2017Kitabı okudu
paragrafı sevdim
Genç kızın saçlarını ensesinde toplayıp gümüş rengi bir tarakla tutturduğunu biliyordu, elbisesinin yeşil olduğunu biliyordu. Ama kapıyı açana kadar saçlarının, hanımeli koktuğunu koyulaşan ışığın gözlerinin yeşilini, söğüt ağaçlarının ilkbaharın başındaki rengine dönüştüreceğini bilmiyordu.
Reklam
Bütün bunlar Sacide’ye yaraşıyordu. Geyik yavrusu gibi çekik, siyah gözleri, yuvarlak, küçük bir yüzü, düzgün, esmer bir teni vardı. Pudrası bu esmerliği koyulaştırır, dudakları turuncuya boyanır; vücudu çevik ve kuvvetlidir. On Amerika milyoneri kadının fantezilerine “bana mı” demeyecek kadar dayanıklıdır. Bundan başka da, hakikat kendine mahsus bir orijinalitesi vardır. Onun sonradan görmüşlüğü bambaşka bir şekilde kendini gösterir. Nazarı dikkati celbetmek için, İngilizcesini Londra’da, Fransızcasını Paris’te, Almancasını Berlin’de öğrenmiş kadınların, elden düşme bir kopyası olmaya ihtiyacı yoktur. O, ne Shakespeare’den, ne Goethe’den, ne de Hugo’dan bahseder. Fakat, gündelik hayata dair mülâhazaları tuzlu biberlidir. Şunu da ilâve etmek lâzımdır ki, onun hakikat takdirkârları arasında âşıkı olduğuna, dedikoduları yapanlar da inanmaz.
Boğazın ortasından aşağıya doğru akar, arkalarında beyaz izler bırakarak geçen şirket vapurları iki taraftaki sahillere yanaşıp yine ayrılır; kayıklar cezbeden güzel görünümleriyle âşıkmış gibi akıp gider. Hep bu gidişler bir sükunet ve dinginlik içinde olur. Yalnız ara sıra esen rüzgâr, hisli bir yürekten geçen tesir edici bir his gibi, bütün bu manzaraya bir titreme ve heyecan verir.
︎Yıkanmış maviliği ile gökyüzü. Akıp giden beyaz bulutlar. Uzaklarda, sisler arkasında beklenmedik yükseltileri ile dikilen sıra dağlar. Yaprak yeşili, portakal rengi.
Sayfa 74 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
İçeri girdiğinizde gözleri alan cırtlak pembe çatlaklarıyla bir tabloyu andıran, yüksekliği ile küçüklüğü birbirini dengeleyen muhtemelen son boyanması seneler önce olan bir duvarla karşılaşırdınız. Girdiğiniz kapının karşısında sağ tarafta kalan soba gözünüze çarpardı. Hemen sonra çok uzaktan işitilir gibi bir müziğin size eşlik ettiğini fark ederdiniz. Sobanın karşısında onun kadar sıcak olmaktan eksik kalmayacak üç kişilik siyah deriden bir koltuk görürdünüz hatta kokusu burnunuza gelen ve bir kısmının az önce burayı terk etmiş olduğu sigaranın da burada içilmiş olduğunu anlayabilirdiniz. Bu ilk odayı geçtikten sonra sizi uzun ve tavanının ortasında bir mum ışığı gibi koridorun sonunu aydınlatmaya gücü kalmayan yorgun bir ampulu bulunan, ölmüş bir insanın umutsuzluğunu andıran bir koridor karşılardı. Bu koridoru da geçtikten sonra büyük, girişteki odadan hallice bir salon görürdünüz. Aynı yöne bakan duvarda üç ayna önlerindeki masalarda ise saç kesmeye ve şekillendirmeye yarayan alet edevatlar, saç tokaları ile bu yerin muhtemelen sadece bu sokaktakilerin uğradığı küçük bir kadın kuaförü olduğunu anlardınız.
Reklam
Buna göre, kültürümüzün tüm içerik ve değerleriyle oynanan bir oyundur Boncuk Oyunu; ve boncuk oyuncuları, örneğin güzel sanatlarin parlak dönemlerinde paletindeki boyalarla oynamış bir ressam gibi oynar söz konusu içerik ve verilerle.
İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye indim. Dolmabahçe’den gelip, Karaköy’e uzanan Kemeraltı Caddesi’nde trafik ekipleri yolun bir şeridini kesmiş, diğer şeridini de el-kol hareketleri ve düdük zoruyla hızlandırarak boşaltmaya çalışıyorlardı. Belli ki kırmızı plakalı arabalar içinde, kalın birileri geçecekti. Aklıma “Son İmparator” adlı filmden, çocuk imparatorun saraydan çıktığı sahne geldi. Kafilenin önünde e*skort mahiyetli, Çinli ölçülerine göre ızbandut denilebilecek iki zebani, havayı yaran el kol hareketleri ile yolu açıyor, adlarına halk, tebaa, kul, kıl, tüy denilen garibanlar, duvar diplerine çekilip, büzülüp, yerin dibine girip taş kesiliyorlardı. Burada da durum farklı değildi. Hükümet k*erhane önünden geçiyor, devlet erketeye yatıyor, vatandaşa da dut yemek düşüyordu.
Sayfa 3 - İletişim Yayıncılık
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.