Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

c

Canım Türkiye'm

Bir romanda yaşadığımı düşünüyordum. Yanılmışım böyle roman olur mu? Bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden bir halkın destanı bu..
Her şeyin başladığı gün..
Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkar.
Reklam
Filistinliye karşı İsrail’i savunanlara hemen “ırkçı” damgası yapıştırılıyor (en son BBC’de bir programda sözüm ona saygın gazeteciler arasında yapılan bir tartışmada bu oldu). Halbuki İsrailli Yahudi de, Filistinli Arap da Sâmi ırkından gelirler. Yani aynı ırkın mensubudurlar. Birbirlerine olan nefretin sebebi dinleridir.
Bilim de, adalet de önce gerçeği arar. Burada birleşirler. Adaleti bilimden ayıran, onun matematik gibi aksiyomatik bir sistem olmasıdır. Aksiyomların nasıl seçilmesi gerektiği, bilimin parçası değildir; ama aksiyomların neler olduğu, gerçeği değiştiremez. Gerçeğin aranmadığı yerde nesnellik olamaz. Nesnelliğin olmadığı yerde ise iletişim ortadan kaybolur. İnsanı insan yapan ise, iletişimi kullanarak tartışma ve eleştiri ortamı yaratması ve tartışma ve eleştiri sonucu gerçeğe yaklaşmayı denemesidir.
Ancak aynı halk, ülkesini tam bir bilimsel çöle çevirmiştir. Cumhuriyete kadar bugünkü Türkiye toprakları içinde yaşayan insanların, insan bilgisine kalıcı katkıları kocaman bir sıfırdır. Yani, Osmanlı İmparatorluğunun tüm izleri tarihten tamamen silinse, bilim dünyasının en ufak bir kaybı olmaz. Halbuki aynı halk Cumhuriyetten sonra, bir Hulûsi Behçet’in, bir Cahit Arf’ın, bir Ekrem Akurgal’ın, bir İhsan Ketin’in, bir Sedat Alp’ın ve daha nicelerinin şahıslarında bilime pek önemli katkılar yapmış, ayrıca yukarıda bahsettiğim, ne yazık ki her zaman iftihar vesilesi olamayacak yaratıcılık örnekleri de vermiştir.
Toplumu yöneten kişilerin, meslekleri ne olursa olsun, temel bilimler hakkında kaliteli bir ortaöğretim düzeyinde bilgilerinin olması şarttır. Bir zamanlar Türkiye’de böyle bir eğitim almak mümkündü. Sanırım benim neslim, bu tür bir eğitim alması mümkün olan son nesildi. Ondan sonra Türk ilk ve ortaöğretimi tepetaklak oldu. Bunun ilk nedeni, öğretmenlik mesleğinin özenilecek bir meslek olmaktan çıkarılmasıydı. Burada en büyük sorumluluk ve dolayısıyla suç, öğretmenleri ihmal eden politikacılarındır.
Reklam
Bir lokma ekmek ve bir hırka ile kanaat eden insan yaratıcı olamaz. Bu felsefeyi öven hiçbir düşünce yaratıcı bir toplum ortaya çıkaramaz. Okullarında itaat ve kanaat öğreten toplumlar başkalarına itaate ve kendilerine verilenle kanaate mecbur olurlar. Önce bu bakış açımızı değiştirmeyi, problemi görmeyi ve rahatsız yaşamayı öğrenmeliyiz. O zaman yaratıcı olmadığımızı sandığımız yerlerde de ne kadar yaratıcı olduğumuzu göreceğiz.
Problem görmenin iki bileşeni vardır:
1) Eleştirel bir tavır sahibi olmak. Yani her duyduğundan, her gördüğünden kuşkulanmak. 2) Etrafımızda olup bitenler veya ilgilendiğimiz konular hakkında bilgi sahibi olmak. İşte biz bu her iki konuda da çuvalladığımız için, problem teşhisi yapamıyoruz. Tabii problemi görmeyince ortada yaratıcı çözüm bulmak için de neden kalmıyor.
84 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.