Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Deneme-Kişisel Gelişim

Profil
Neydi tüm bunların sebebi! İçinde boğulmaya başladığım huzursuzluğun ve kendi bedenime ihanet ediyor gibi hissedişimin nedeni neydi?
Hayat bir yol serüveni. Bu serüvende bir gün bir şey olur ve minicik bir damla sana içinde taşıdığın o büyük denizi yeniden fark ettirir, yeniden hatırlatır. Deniz oradadır; içinde kendine özgü tüm çeşitliliği ile, maviden laciverte, yeşilden cam göbeğine, turkuaza kadar değişen derinliklerinin renkleriyle o denizi içinde taşırsın. Deniz seni rahatlatan inancındır, deniz alternatif yollar bulmanı sağlayan yaratıcılığındır, hayal gücündür, sana özgü olan potansiyelindir. Deniz dışarıdan gelen değil, senin içinde olandır zaten. O senin derinliğin, senin bilgeliğin, senin renklerindir. Buradaki asıl güzellik onu fark edip içindeki zenginliğe dalabilmekte aslında. Yani içinde taşındıklarınla tanışabilmekte asıl mesele.
Reklam
Yaşanan aynı durumlar bambaşka izler bırakabilir her insanın ruhuna.
Geçmişi algılama şeklimiz de böyle oluyor tam olarak, eğer yaşadıklarımızdan bir şeyler öğrenebilmişsek geçmişi güzel yad edebiliyoruz, aksi halde ona öfke duyuyor, ona sırtımızı çeviriyoruz bir hışımla
Her yaranın bir yaşam döngüsü vardır. Önce kanar, sonra kabuk bağlar, sonra kabuğunu atar ve çoğunlukla ardında bir iz bırakır. Eğer yaşadıklarını, içinden geçtiğin süreçleri sürekli ardında bırakmaya çalıştığın, görmezden geldiğin, kaçarak kurtulmaya çalıştığın bir yara olarak görürsen geçmişinle hiç barışamazsın. Her anı canını yakmaya, bugün yapmak istediğin her şeyden seni alıkoymaya, seni olur olmadık zamanlarda kaygılandırmaya devam eder. Seni sürekli acıtır ve sen de kendini korumak için itinayla onlardan kaçmaya, kaçınmaya devam edersin, içinden çıkılmaz bir döngüye girdiğini hiç fark etmeden.
Geçmişin, ardında öylece bırakıp uzaklaşman gereken bir yara değildir. Geçmişin, senin şu andaki varoluşuna anlam katan ve olduğun kişiye hizmet eden, onu değerli ve eşsiz kılan yaşanmışlıklarındır. Onu ardında bırakmak, ona geri dönüp hiç bakmamak değil, onunla ilgili yüklerini üzerinden atmak ve içindeki savaşı sonlandırmak demek. Geçmişini anmakta, ona ara sıra dönüp bakmakta, onun vesilesiyle oluşan izlerini kabullenip o izler için şükretmekte hiçbir sorun yok. Bunu yapabilmek yaşadıklarından bir şeyler öğrendiğin ve öğrendiklerinle yeniden doğduğun anlamına gelir. Yani hepsi olmasa da bazı yaralar gerçekten yararlıdır.
Reklam
Peki insan geçmişinden nasıl doğar? Bazı yaralar yararlıdır buna inan. Bazı yaraların ortasından küçücük bir el, sanki geçmişine çiçek uzatır. Bazı yaralardan sızan kanla, tüm geleceğin yıkanır.
"Tamam, sen, bilirsin". Üçü bir arada yan yana kullanıldığında görünürde tam bir uyum cümlesi oluşturuyorlardı; itiraz yok, savaş yok. Ne niyetle söylendiği ayan olmadıkça tam bir kabulleniş cümlesi. Ama anlamak için değil de sadece anlaşmak için söylendiğinde huzursuzluk yaratacak bir etkiye bürünüyorlardı. Çünkü sırf anlaşmak için ağızdan çıkan sözcükler kendimizi güvende hissetmek adına gerçeğe feda edilmiş sözcüklerdir. Aksini söyleyip uyuşmazlıklarımızla birbirimizi anlamaya çalışmaktansa, çatışma çıkmasın diye kendimizi sansürlemek daha güvenlidir.
Söylenen sözler acı vermez ama söyleme niyeti misliyle yakabilir canımızı.
Zaten karşısındakini olduğu gibi kabullenmeden onu anlayamazdı insan.Oysa hiç anlamadan da anlaşabilirdi karşısındakiyle. Peki neden anlamaktan ve gerekirse bunun için çatışmaktan kaçınıp sadece anlaşmanın peşine düşerdi ki insan?
Reklam
Benim bu seçimi yaptığımı ise o bilmiyordu ve belki de hiç bilmeyecekti, çünkü kalben ayrılıklar için bedenen uzak düşmek gerekmiyordu
Geçmişi değiştiremezsiniz ama üzerinizdeki etkisinin nasıl olacağını ve ne süre devam edeceğini seçebilirsiniz.
Kendi içine odaklanarak aldığın kararlar sonucunda da istemediğin veya öngörmediğin sonuçlarla yüzleşebilirsin elbette, ne de olsa hayat denilen serüven her şeye gebedir, ama o zaman alacağın müstakbel yaralardan yeniden doğabilirsin çünkü o seçimlerin arkasında sen varsındır, bunu bilirsin. Bir başkasını etkilemek için aldığın kararın istemediğin sonuçlarıyla yüzleşmek ile kendi içindeki sesin iradesini dinleyip aldığın kararların sonuçlarıyla yüzleşmek çok farklı tatlar bırakır hayatında. İlki seni kendi gözünde mağdur yapar, ikincisi kahraman. İlki için "keşke" dersin, ikincisi için "iyi ki". Bu da yolculuğunun tüm gidişatını değiştirebilecek güçte bir hayat kazanımıdır
Fakat seçim yapmak da büyük zül geliyor bize; çünkü bu, içeriği ne kadar bilinirse bilinsin en nihayetinde boş bir kâğıdın altına imza atma stresini yaşatıyor yüreğimize. Çünkü "sonrası" dediğimiz şey bir bilinmezlik, bir boşluk. Her seçim yapışımızda o boş kâğıdın üzerine yazılacakları peşinen kabullenmiş oluyoruz. Bu kabulleniş de beraberinde gözümüzü en çok korkutan şeyi getiriyor, "çabalama". O yüzden yaptığımız seçimlerin sonucunu beklemeden kaçıyoruz olay mahallinden.
Her seçim bir vazgeçiş olduğundan, ardımızda bıraktıklarımızın eksikliğini hissetmekten ve o eksiklikle nasıl yaşayacağımıza kafa yormaktan kaçıyoruz. Yani ekseriyetle vazgeçtiklerimizden kaçıyoruz hep, Vazgeçişin acısını unutmak için hemen yeni bir elde ediş eylemine girişiyoruz. Yeni elde ettiklerimizi de vazgeçtiklerimizin üzerine serpiştiriyoruz ki boşluklar kapansın. hatta hiç olmamış gibi gözüksün. Oysaki insanın umarsızca elde etmek istemesinin tek bir açıklaması olabilir, içini dolduramadığı ve kaçamadığı koca bir boşluk, yahut kayıp bir parça, belki düşmüş belki de hiç var olmamış. Ama asıl iş, o boşlukla hem- dem olabilmekte.
42 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.