Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Diğer İnançlar - Mitolojiler

Profil
1. YENİ BİR BİLİMİN ÇİZGİLERİ
Bütün dünya mitolojilerinin karşılaştırmalı incelemesi, insanlığın kültürel tarihini bir bütün olarak ele almaya bizi zorlamaktadır. Ateşin çalınışı, tufan, ölüler ülkesi, bakirenin doğurması ve dirilen kahraman gibi temalar bütün dünyaya yayılmıştır ve her yerde yeni yeni bileşimler içinde görünürler; oysa ki kaleydoskop içindeki parçalar gibi, yalnızca belli sayıda ve hep aynıdırlar. Eğlence amacıyla anlatılan masallarda, açıkçası bir oyun ruhuyla hafife alman bu tür mitsel konular, dinsel bağlamlarda da işlenmektedirler; ama buralarda yalnızca yaşanmış doğrular diye görülmeyip, kültürün bütününün canlı tanığı olduğu gerçekliklerin açıklanması olarak da anlaşılmaktadırlar.
İmge YayıneviKitabı okudu
Dinler hem tinsel yetkesini hem de tensel güçlerini bunlardan türetirler. Bu tür mitolojik motifleri ayinlerinde yaşamayan; kâhinleri, ozanları, tanrıbilimcileri ya da filozofları eliyle yorumlamayan; sanatında yansıtmayan; şarkılarında övmeyen ve yaşama güç katan düşlerinde coşku içerisinde denemeyen insan topluluğu yoktur. Türümüzün tarihi, gerçekten, ilk sayfasından beri, yalnızca alet yapan insanın ilerleyişinin bir açıklaması değildir; daha trajik bir biçimde, kâhinlerin zihinlerinden parlak hayallerin dökülmesinin ve dünyalı toplulukların dünyasal olmayan sözleşmelere can verme çabalarının tarihidir.
İmge YayıneviKitabı okudu
Reklam
Her toplum doğaüstü tasarımın kendine düşen mühür ve damgasını almış, onun kahramanlarıyla iletişim kurmuş ve halkının günlük yaşamında ve deneyimlerinde bunu kanıtlamıştır. Kendi geleneksel tapınaklarında gözleri kapalı secde edenler, başkalarının ayinlerine ince eleyip sık dokuyarak ve küçümseyerek yaklaşırlar. Dürüst bir karşılaştırma hepsinin aynı mitolojik motiflerle örüldüğünü hemen ortaya koyar. Bu motifler, yerel gereksinimlere göre değişen biçimlerde seçilmiş, örgütlenmiş, yorumlanmış ve ritleşmiştir; ama dünyadaki her toplum tarafından da saygıyla karşılanırlar.
İmge YayıneviKitabı okudu
Burada, tarihsel olduğu kadar etkileyici bir psikolojik sorun da ortaya çıkıyor. İnsan, görüldüğü gibi, genel mitsel kalıtımların düzenlemesi olmadan evrendeki yaşamını sürdüremiyor. Aslında, insanın kendi yaşamının doluluğunun, mantıklı düşüncesiyle değil kendi yerel mitolojisinin derinliği ve genişliğiyle doğrudan orantılı olarak oluştuğu görülüyor. Toplumları harekete geçiren, uygarlıklara temel olan, her biri kendi güzelliğine ve kendini zorla kabul ettiren bir kadere sahip olan bu asılsız temaların gücü nereden geliyor? Ve neden insan, yaşamına temel olacak somut bir şey aradığında dünyayı dolduran gerçekleri değil de, anımsanamayacak kadar eski imgelemlerin mitoslarını seçiyor? -hatta dünyanın sunduğu nimetlerden şükranla yararlanmayı seçmek yerine gazap dolu bir Tanrı adına yaşamı kendisi ve komşuları için cehenneme çeviriyor?
İmge YayıneviKitabı okudu
2. GEÇMİŞİN KUYUSU
Thomas Mann, mitolojiden esinlendiği dörtlemesi Yusuf ve Kardeşleri’nin başında “geçmişin kuyusu çok derin; belki de dipsiz demek daha doğru” diye yazmıştı. Sonra da şöyle diyordu: “Ne kadar derinden seslenirsek, geçmişin derinlerine o kadar iniyor ve o kadar aşağılara batıyoruz. İnsanlığın ilk temellerini daha çok buldukça, tarih ve kültürünün kavranılmazlığı daha çok anlaşılıyor”.
İmge YayıneviKitabı okudu
2. GEÇMİŞİN KUYUSU
Mann’ın uyarmış olduğu gibi, aradığımız temellerle ilgili olarak “ipimizi ne kadar tehlikeli derinliklere salsak yine de daha derinlere uzanır.” İlk derinliğin, yani en eski uygarlıkların altında -ırkımızın uzun tarih öncesi geçmişinin temelinde- ilkel insanın, güçlü avcının yüz yılları, bin yılları hatta yüz bin yılları yatıyor; daha ilkel olan bitki ve böcek toplayıcısının yarım milyon yıldan daha eski tarihine kadar iniyor ikinci derinlik. Bunun altında, insanlığın görünen en son çevreninin altında, daha da derin ve karanlık üçüncü bir derinlik var. Ritüeli, kuşlar ve balıklar, maymungiller ve arılar arasında da bulacağız. Bu yüzden, insanın, dünyasının öteki üyeleri gibi, türü tarafından kesinlikle belirlenmiş bir biçimde, çevresi ve kendi türü tarafından verilen belirli işaretlere karşı yanıt vermeye doğuştan eğilimli olup olmadığı da sorulmalıdır.
imge YayıneviKitabı okudu
Reklam
Tanrıların doğal bilimi kavramı, uygun bilimsel dosyalarında sınıflandırılmış malzemeyle karşılaştırılarak, insan deneyiminin şimdiki tabakaları kadar, ilkeli ve tarih öncesini de içermelidir; hem yalnızca ana konuya bir tür giriş sağlayan özet ve taslak olarak da değil. Uygarlığın kökenleri çok derindedir. Şehirlerimiz, taşlar gibi, yüzeyde durmuyor. Bu konudaki metnin ilk, zengin, büyük ve dehşetli bölümü, ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerinden daha kapsamlı olacaktır; çünkü bu bölüm “zamanın geride kalmış karanlık dipsizliği”ne uzanacak ve son zamanlarda insanın içinden seslenen -duygusal olarak- psikolojik bilinçaltının türsel izdüşümünü anlatacaktır.
İmge YayıneviKitabı okudu
Bacon’ın Bilginin Gelişimindeki amacı gibi, niyetlenilen “şimdiye kadar üstünde çalışılıp mükemmelleştirilen bilgilerle, yarım kalmış ya da tamamıyla göz ardı edilmiş olan bilgi alanlarına işaret etmek”.
İmge YayıneviKitabı okudu
Mann’ın dediği gibi, insan ırkının yaşamında mitolojik olan eski ve ilkel düşünce biçimiyken, bireyin yaşamında beklenilenden de uzun sürmüş ve olgunlaşmış bir düşünce biçimi, ilkelden en gelişkinine dek bu konunun bütün geçişleri boyunca yankılanan etkileyici bir uyumun sesi hep duyulacaktır.
İmge YayıneviKitabı okudu
3. BİLİMLE MASALIN SÖYLEŞİSİ
Mitolojiye bilimsel bir yaklaşım sağlama çabalan, alanının geniş ve verilerinin dağınık olması yüzünden geçen yüzyıla kadar bir türlü başarı kazanamadı. Bütün araştırma alanlarında (Klasik çağ, Doğu, karşılaştırmalı filoloji, folklor, Mısırbilim, Kutsal Kitap eleştirileri, antropoloji, vb.) bilgi hazinesi genişlerken bir yandan da, özellikle on dokuzuncu yüzyıl boyunca, yetkelerin, kuramların ve fikirlerin çatışması, eski Budist kıssası Körler ve Fil’deki çılgın kargaşayı emdiriyordu. Filin başına dokunan kör adamlar “fil bir su kovasına benziyor” derken, kulaklarına dokunanlar ‘harman küreği gibi’; dişlerini yoklayanlar ‘Yok hayır! Aslında saban demirine benziyor’ hortumunu tutanlarsa ‘Olsa olsa bu bir saban kolu’ diye söyleniyordu. Belini tutanlar da “hayır aynı ambar sandığı gibi” diye bağırıyordu. Bacaklarını tutanlar sütuna, kıç tarafındakiler dibeğe, aletini tutanlar havaneline, kuyruğunu tutanlarsa fili yelpazeye benzetiyordu. Ve aralarında ‘fil şuna benzer, şuna benzemez’ diye bağırıp çağırarak kavga ediyorlardı.
İmge YayıneviKitabı okudu
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.