Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Hitler dedi ki: "biz hem Katolik kilisesine hem de Protestan kilisesine karşıyız. Biz yeni bir din getiriyoruz. Bu yeni dinin en üst kavramı da Führer kavramıdır. bu Führer kavramı nedir?"Yüce Önder" kavramıdır. "Yüce Önder" kavramı, Peygamber kavramının bir adım önünde, Tanrı'nın bir adım gerisindeki bir kavramdır. Yani bir insanı alıp Peygamber'den bir adım öne Tanrı'dan da bir adım geriye Koyma girişimidir. Dedi ki : "bunun adı Alman hristiyanlığı olacak'"
Sayfa 168
Türkiye'de yeniden araştırılması gereken, yerine oturtulması gereken ruh "Kuvayı Milliye Ruhu"dur. buradaki "milli" kelimesini milliyetçi anlamında değil Darül İslam anlamında kullanıyorum. Doğrusu da budur.
Sayfa 167
Reklam
Türkiye'deki Müslümanların ayakta kalma mücadelesi aynı zamanda dünya Müslümanları ve İslam dini için de birinci derecede önem kazanıyor. Niçin? Çünkü eğer Türkiye kalesi çökerse, Türkiye'nin çökmesi ile birlikte ortaya çıkacak olan boşluğu doldurmaya hazır güçler vardır. Öyleyse öncelikle Türkiye'deki İslamiyetin ayakta kalması, Türkiye'de Müslümanların Cumhuriyet'e ve vatana yeniden sahip çıkma mücadelesi, yeni bir Kurtuluş Savaşı ile mümkündür.
Sayfa 167
Cumhuriyet bizim ise, yani hanedanlık değil ise veya bir başka güce ait değilse, bu Cumhuriyet'e sahip çıkmak da bizim görevimizdir.
Sayfa 166
1919'da İstanbul işgal edilince ortodoks kilisesi patriği tüm dünya kiliselerine "Encyclkal" denilen bir mektup yollayarak Dünya Kiliseler Birliğinin (wcc) kurulmasını resmen talep etti. Bu mektupta Kilise'nin yüzlerce yıl süren Türk - Müslüman boyunduruğa düşmemek için tüm kiliselerin birleşmesi gerektiği vurgulanıyordu, işte resmi Kilise kayıtlarına göre Ekümenizm diye bilinen oluşum ilk kez böyle başladı.
Sayfa 154
Yeryüzünde eşi ve benzeri bulunmayan bir medeniyetin sahibi milletimiz bugün de keskin bir virajın eşiğinde bulunuyor.
Sayfa 151
Reklam
Son 300 yıldır Batı Avrupa’da milli kiliseler olmadan, milli demokrasiler olmamıştır. Bu sistemin adı da "Dünyeviliktir" (secular), laiklik değildir. Öyleyse Türkiye, Fransa'dan alınmış bir devlet laisizmi dayatmasıyla yönetilmeye devam edildikçe demokratikleşme daima kesintiye uğrayacaktır. Türkiye'de hedef demokrasi ise, bunun olmazsa olmaz ön şartı devlet zoru ile laisizmden uzaklaşıp, milli dini (Müslümanlığı) dikkate alan, kopya olmayan, Türkiye şartlarına uygun bir dünyevileşme hareketini zaman yitirmeden hayata geçirmeye çalışmaktır.
Sayfa 137
Türkiye'de cumhuriyet, ne yazık ki sadece bir siyasi partinin ve onun ceberut devletçilik anlayışının bir yansıması olarak görülmektedir. Türkiye'de devletçiliğe kızanlar Devlet'e ve Cumhuriyet'e karşı çıkıyorlar. Bundan da en çok Türkiye'nin düşmanları hoşnut olmaktadır. Kısacası, Türkiye'de demokrasinin ne olup olmadığından önce Cumhuriyetçi olmanın ne anlamz geldiği, bir siyasi partinin tekeline bırakılmadan, tüm siyasi partilerce tartışılmalı ve gündeme getirilmelidir.
Sayfa 136
PKK zaten "siyasi" bir partidir. adı üstünde PKK bir "hareket" veya "kültürel topluluk" değil, kendi koyduğu Tüzük ve yönetmeliği aracılığıyla "kongre"lerini önceden ilan edilmiş zamanlarda yapmış bir partidir. yasadışıdır, gizlidir ve yabancı stratejistlerin, yabancı gözlemcileri ve yabancı istihbarat uzmanlarının denetlediği ve yönlendirdiği " yabancı parti"dir. amacı tektir : Türkiye'yi bölmek. Bu amaçla PKK; Hristiyan batılı Güçler tarafından her türlü siyasi ve dinsel - pkk en az 20 Müslüman din adamını hunharca katletmiştir- şiddeti uygulaması için kullanılmaktadır.
Sayfa 133
Aponun papaya mektubu
Apo mektubunda aynen şöyle yazmış papaya : " Suriye'de bulunduğum sırada Suriye Ortodoks kilisesinin başpiskoposu Johanna İbrahim mar Gregorius ile birçok kez görüştüm. Türkiye'deki rejim sadece Kürtleri değil Ermenileri, Süryanileri Ve Rumları da imha etmiştir. Ben Kürdistan topraklarında yaşayan Hristiyan azınlıkları da Türk vahşetinden korumak için savaşıyorum. Beni bu savaşta yalnız bırakmayacağınıza eminim"
Sayfa 130
71 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.