Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Edebiyat tarih Araştırma inceleme

Profil
148 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
"Dinin sahtesi siyasete karışmış olanıdır.
Tarikat-Siyaset-Ticaret
Tarikat-Siyaset-Ticaret
"Türkiye bir İslâmcı devlet değildidr, laiktir, laik kalmalıdır. Ve laik kalacaktır. Amerikancı bütün etkilere karşın Türkiye kendi bağımsız siyasetini kendisi çizecek ve bu siyasetteki yeri kendisi uygulayacaktır. . Müslümanlığı, bir antikomünist ideoloji olarak Türkiye'nin komşularına karşı kullanmak, hem İslâm dinine saygısızlıktır, hem de Türkiye Cumhuriyeti'ni sonu gelmez bir serüvene itmek demektir "Atatürkçülük ne kadar da güzel «korunuyor ve kollanıyor» değil mi? Elhamdülillah herkes Atatürkçü! (4 Nisan 1987)" Mumcu,
Uğur Mumcu
Uğur Mumcu
bu yapıtında dinin siyasetle, dahası ticaretle iç içeliğini kanıtlamış; bu üçlü arasındaki ilişkinin belgelerini kamuoyuna sunmuştur. Ypıt, bu açıdan önemlidir, çünkü bu üçlünün ilişkisi sürmektedir. .""Türkiye’deki siyaset hiçbir dönemde değişmemiştir. Halk yapılan yolsuzlukların hiçbir zaman farkına varmamış ve umursamamıştır. "yanda sahte Müslümanlar, din tacirleri, inanç sömürücüleri.. Bir elleri siyasette, öbür elleri ticarette, ayakları da tarikatlarda dolananlar... Öte yanda da «sahte Atatürkçüler» ..."Yapma evlâdım; biraz oku evlâdım; öğren, ondan sonra konuş evlâdım "Düşünenlerin öldürülmemesi,öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle
Tarikat-Siyaset-Ticaret
Tarikat-Siyaset-Ticaret
Tarikat-Siyaset-Ticaret
Tarikat-Siyaset-TicaretUğur Mumcu · Um:ag Yayınları · 1997581 okunma
Evrensellik çerçe­vesinde yerelliğin gündeme gelmesi son dönem aydınının te­mel problemi. Evrensellik bağlamında tikellik öne çıkıyor. Yeni dönemin bir tür aydını iyice yabancısı olduğu alana dö­nerek incelemeler yapıyor. Bu tür incelemeler de eski döne­min muhazakar metinleriyle buluşmayı beraberinde getiri­ yor. Bihruz Bey tüm görkemiyle gene gündemde galiba.
Sayfa 159 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Reklam
Çizdikleri değerlendirildiği zaman elli beş yıllık bir zaman diliminin incelenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Döne­ min özellikleri çizdiği karikatürlere haliyle bir ölçüde yan­sımıştır. Kendi çizdikleri ve başkalarının çizdikleri üzerin­ de ayrıntılı olarak derinlemesine düşünmüştür. Bu konu­ lardaki düşüncelerini açık bir şekilde olmaktan ziyade do­laylı olarak anlatmayı yeğlemiştir. Düşünme denemesinin çerçevesini yazdığı sınırlı sayıdaki metinde ve günlük ga­ zete karikatür lerinin temel mesajlarında görmek mümkün­dür. Bir iki konuşmasını okumak bile yaptıktan, çizdikle­ri konusunda ne kadar özenli ve zaman içinde tutarlı ol­ duğunu gösterecek mahiyettedir.
Sayfa 134 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Entelektüel olarak Behice Bora n'ı daha gerçekçi bir şekilde değerlendirebilmek anlamında bir de yerellik / yabancılık ba­ kımından problemlerin sorgulanması önem kazanmaktadır. Biyografy a'nın bu sayısında yer alan bir başka yazıda da alın­ tılanarak belirtildiği gibi Behice Boran kendisine örnek ola­rak hep Halide Edip Adıvar'ın roman kişilerini almıştır. Fa­kat Halide Edip'in romanları hakkında yazdığı aynı makalede fa rklı düşünceler de iletmektedir. Onun Türk toplumuna ya­ bancı gibi bakan bir yazar olduğunu belirtmektedir: "Geçen gün bir dostumla Halide Edip hakkında konuşurken, 'Hali­ de Edip Türkiye'yi bir ecnebi gözü ile gören ve öyle anlatan bir muharrirdir' dedi ve ilave ett i : 'hem de kendisi bu mem­ leketi tanımağa ve eserlerinde temsil etmeğe o kadar çabala­ dığı halde .. .' Filvaki Halide Edip için konacak en veciz teş­ hislerden biri de budur. Kendisi Türk adetlerinden bahse­ der, eserlerinde harici hayat şartlarını bir sahne dekoru gibi birer birer verir.
Sayfa 118 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Nurullah Ataç da 1940'lı yıllarda sonraki döne­minden bir nebze farklı düşünmekte, tercüme konusun­ da çevirmenlerin önemli ölçüde yaratıcı olmaları gereğini işaret edip, tercümenin bir kavramı mekanik olarak aktar­mak yerine bir başka kültürde yeni baştan düşünmek de­ mek olduğunu belirtmektedir. Sabahattin Eyuboğlu ve Nu­rullah Ataç'ı biraz da o dönemin, kurucuları oldukları in­san dergisinin yönelimleri çerçevesinde değerlendirmek ge­rekmektedir. Tüm bunlardan öte bizzat Hasan Al i Yücel'in kendisi sorunu anlatıldığı şekilde kavramakta ve Doğu kla­ siklerinin çevirisi konusunda ısrarlı olmaktadır. Milli Eği­ tim Bakanlığı'ndan ayrıldıktan sonra da Ankara Üniversite­ si ilahiyat Fakültesi'nde görev yapmakta olan Prof. Anne­ marie Schimmel'den onun üzerine çalışma yaptığı Muham-med lkbal'in Cdvidndme'sini Türkçeye çevirmesini istemiş­tir Bunların dışında çeviri konusundaki yaklaşımı yuka­rıda anlatılagen anlayışlardan farklı değildir.
Sayfa 88 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Emre Kongar'm Türkiye'de yazma serüvenine başlama­sı tam da l 960'lı yılların sonlarına rastlamaktadır. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir yıl kadar Ameri­ka Birleşik Devletleri'nde bulunmasını müteakip Hacette­ pe Üniversitesi'ne Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu kur­ mak üzere müdür olarak atanmıştır. Başlamasını takip eden günlerde de Türkiye' de başat olan eğilim çerçevesinde gün­cel düşünsel hayat içinde bir yer edinmiştir. Genellikle de Türkiye'deki temel düşünsel doğrultuyla uyumlu olmuş­tur. Kitaplarım çıkarmay a başladığı dönem de 12 Mart dar­ besinin hemen sonrasına rastlamaktadır. Yazdıklarının an­ lamlandırması açısından bu durumun özel bir önemi var­ dır. Öğretim üyesi ve aydın olarak temel vasıflarından biri fazla yazması ve yazdığı dönemdeki düşünsel ortama uyum sağlama endişesidir. 1970'li yıllarda Türkiye'de entelektüel iktidar bir anlamda Marksistlerdedir. Bunun yanında Cum­ huriyet Halk Partisi'nde somutlaşan sosyal demokrasi de ik­ tidara yakın bir yerde durmaktadır.
Sayfa 74 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu
Reklam
Bülent Ecevit'in demokratik solu diğer siyasal eğilimler­ den bağımsızlaştırma denemesi ve sağ partilerin tabanına hapsolmuş demokratik sol oylan alt yapı devrimi anlayışıy­la demokratik sola yöneltme eylemi 1980 öncesinde başarılı olmuştur. Böylesi bir anlayışın yaşadığımız dönemde de ba­ şarılı olmasını engelleyecek bir durum yok gibi görünmek­tedir. Özellikle 1980 sonrasında yaygın bir biçimde eleştir­ menin ötesinde Bülent Ecevit'in düşüncelerini anlama gere­ği duyulmamaktadır. Bülent Ecevit'in DSP'de somutlaşan si­ yasal doğrultusu ortanın solu döneminden önemli izler taşımaktadır.
Sayfa 42 - İletişim yayınları 2018Kitabı okudu