Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Tanrı açısından baktığımızda, o düşünen akıl iken, insan vechesininden de varolmanın kasidesi düşünceye bağlıdır.
HEGEL
Tanrı'nın düşünen akıl olduğunu söyledik ten sonra, 'tüm bilginin Tanrı'ya dair bir bilgi' olduğunu ifade etmesi şaşırtıcı değildir.
Reklam
Heidegger'e göre Tanrı, felsefeye, "Varlık ile varlıklar arasındaki farklılığın etken doğasına yaklaşım olarak düşündüğümüz şeyin sürekliliği sayesinde girer. Farklılık, metafiziğin doğasındaki zemini oluşturur. Süreklilik ise varlıkla sonuçlanır. Varlık'a zuhur ettirici zemini, süreklilik bahşeder.
Leibniz
Bütün kâinatı, tamamen iyi ve hâkim tek bir kuvvetin idare et- tiğini bilmemiz için, vahyedilmiş imana katiyen muhtaç değiliz. Akıl, bunu çürütülemez birtakım ispatlarla öğretiyor.
Nietzsche, modernliği 'daha yüksek türlerin' rasyonalizm, liberalizm, demokrasi ve sosyalizm tarafından standartlaştırıldığı ve içgüdülerin iyice çöküp derinlerde büzülüp kaldığı bir durum olarak tasvir eder. Başka türlü söylersek, yüksek türler olarak standartlaştırılan şey, varoluşun gerisinde kalan enkazın parçasından başka bir şey değildir.
Descartes'in metodolojik şüphe vasıtasıyla keşfettiği 'cogito'ya da 'ben', aslî ben değildir. Aksine o, bu dünya içinde olmanın çöküşünün ardında kalan yıkıntının parçasından başka bir şey değildir. Çünkü, bu dünya içinde olduğumuzun en iyi garantörü, insanı bütün boyutlarıyla kuşatan şahıs bir Tanrı şuurudur. Bu garantörü fark etme sayesinde insan, dünya içindeki kendi yerini kavramaya başlar. Düşünceyle özdeş olan Varlık, aklın tanrısallaştırılmasıdır. Bu da, zamanın ve Tanrı'nın gerisinde kalan yalınkat bir ilkedir. Dolayısıyla cogito, varoluşa egemen olamaz; çünkü o, varoluşun bir alçalmasıdır. Varoluşu, mantıksal önermelerden çıkarılmış bir sonuç gibi görmek, işin başında işlenen bir hatadır. Aksine düşünce, varoluşu kesinlikle yaşantıdan çıkarır. Asli 'ben'den söz edebilmemiz ve varoluşun bir alçalması diyebileceğimiz cogito yerine, olmak(to be)'tan bahsedebilmemiz demek, bu dünya içinde bulunuşumuzun çöküşüne asla izin vermeyecek, diri, şahıs olan Tanrı'nın dayanak olması anlamına gelir. Bu Tanrı ile insan arasındaki ontolojik mesafeyi, kesinlikle salt düşünce kapatamaz. Aşkın bir Tanrı ile diyalog halindeki insanın bilinci, varoluşun bir alçalmasına tekabül etmeyip, hayatın zenginlik ve açılımlarının farkında olmaya karşılık gelir. Oysa Tanrı Varlıkla özdeşleştirilirken, bunun korrelatının da insanda tesis edildiği açıktır.
Reklam
Descartes'in 'düşünüyorum o halde varım' önermesi, bir yandan zihnin gerçekliği yansıtma kapasitesini dile getirirken, öte yandan da düşünce ve varlığın özdeşliğinin altını çizmektedir.
Tanrı'yı Mutlak bir şey olarak alırsak, düşünme ile varlığın tamamıyla bir öz deşliğinden söz edilecek ve Tanrı'ya büyük payeler verilmiş olsa da, O en büyük akıl olarak kalacaktır. Bu durumda Tanrı, insanî varoluşa bir öteki olarak girmekten ziyade, insanın tefekkür aktivitesinin bizatihi kendisi, Tanrı'nın varlığının yansıtıcı yüzeyi ya da aynası olacaktır. Kısacası, rasyonel teolojinin, şu ya da bu farklı tonlarına rağmen, insanın tefekkürü ya Tanrı'nın varlığının bir aynası, ya da insan aklının bir tanrısallaştırılması ve onun sınırlarının bir aşılması olarak telakki edilmiştir.
Fizikî dünya ile zihn aktüel ve aktüel olmaması bakımından birbirinden farklıdır. Mahiyet bakımından arada fark yoktur. Tanrı da, aktüel ve potansiyel bütün nitelikleri kendinde toplamasıyla, birbirinden farklı iki dünyayı bir araya getirir. Tanrı düşüncesi, doğal olarak insandaki iki farklı dünyayı bir araya getirdiği için, idealar dünyası ile fiziksel dünya arasındaki gediği kapatır. Aradaki mesafeyi kapatan Tanrı ile fizikî dünya ve insan, mahiyet bakımından birbirinden farklı değildir. Bunlar âdeta rasyonel bir bünyedir. Bunlar arasında mahiyet bakımından bir fark olmamakla birlikte, görünüm ve nicelik bakımından da mevcut ayrılık, zihinsel faaliyetle telafi edilebilmektedir.
Anlamlı bir tanrı düşüncesi, Tanrı'yı varlıklar arasında bir varlık olarak konumlamaz: bilakis o diğer varlıkları aşan bir boyuttadır. Yine söz konusu Tanrı, insanı kendi öznelliğinden mahrum bırakır. Çünku O, inanılacak bir varlıktan ziyade, bilgi kılıfına girmiş bir inanç hüviyetine sahiptir. Dolayısıyla Tanrı, bilgi konusudur ve her şeyi bilen ve her şeye gücü yetendir. Tanrı, bütün diğer varlıkların özgür ve ōznel olamamalarının aksine, yılmaz bir zorba olarak ortaya çıkar. O. karşı konulmaz bir tahakkümle her şeyi bir objeye, kendisinin kontrol edebildiği makinenin bir çarkına dönüştürmeye çalışan ve kendini de, diğer varlıklar arasında en üstte bir varlık konumuna yerleştiren modern aklın efendisidir. Bu, Nietzsche'nin ölmesi gerektiğini söylediği Tanrı'dır. Çünkü hiç kimse, sadece mutlak bilgi ve mutlak kontrol ya da belirleyici olan bir varlığı tolere edemez.
Reklam
Her ne kadar insan, Tanrı'nın ruhunu taşımasıyla ona çok yakın olsa da, insan olması hasebiyle, arzu ve isteklerinin kölesidir. Kısacası insandır. Bu nedenle insan, onu görmeye güç yetiremeyecektir (Çıkış 33. 20).
Ancak Aristoteles, kendi kendini düşünen Düşünce'nin, mutlak varlık olduğunu ileri sürerken, onun saf bir Fiil, sonsuz bir güç kaynağı olduğunu düşünüyordu. Onun Tanrısı, saf fiil olması bakımından öyleydi; fakat o, varoluş mecrasında yer almayıp, bilgi mecrasında bir saf fiildi, saf düşünceyidi.
Kant'ın aşkın teolon de dediği, rasyonel teolojinin aşkınlıkla kastı, a priori /teorik aklın kavramlarıyla düşünmekten başka bir şey değildir. Aristoteles'in de aşkın ve içkin kavramlarını 'ilk neden' fikri etrafında işlediğine şahit olduk.
İnsan, dünya ve Tanrı ontolojik bakımdan hem birbirine çok yakın, hem de birbirinden müstakil olarak ifade edilmektedir. Aslında her birinin ya da aynı realiteye yöneltilmiş üç ayrı bakış açısının müstakil olarak değerlendirilmesi, nihayetinde insan, dünya ve Tanrı'nın ontolojik Seviyeleri arasındaki yakınlığa ya da aynılığa götürür.
Tanrı'yı kanıtlama çabasında akıl, doğası bakımından kendiyle aynı mahiyette olan büyük aklı kanıtlarken, gerçekte kendini de kanıtlamış olur.
205 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.