"Bu soruların cevabını zaten biliyorsunuz! Hayir, ben seçmedim! Hayir, istediğim yaşamı yaşamadım! Benim için yazılmış yaşamı yaşadım. Ben, gerçek ben, bir mahkum gibi bu yaşama kapatıldım!"
"İşte bu Josef, eminim, duyduğun korkunun gerçek kaynağı işte bu. Duyduğun o baskının nedeninin ise göğsünde patlamak üzere olan yaşanmamış bir yaşam oldugunu biliyorsun. Kalbinse her atışıyla seni sona yaklaştırıyor . Zaman sonsuza dek doymayacak kadar açgözlüdür. Durmadan yer, yutar; ama geri verdiği hiçbir şey yoktur. Sana yazılmış bir yaşamı yaşadığını söylemen ne korkunç! Bütün tehlikesine rağmen bir kez bile özgürlüğü tadamadan ölümle yüz yüze gelmek ne acı.”
Bəzi kitabları sadece oxumuruq, onalar bizim qərarlarımıza, düşüncələrimizə yön verir, həyatımıza toxunur.
Nietzsche Ağladığında bu qəbildən bir kitabdır. Romanı oxuyarkən öz həyatım barədə düşündüm, doğurdan da həyatımı istədiyim kimi, öz müstəqil qərarlarımla yaşamışammı? Əlbəttə ki yox! Kitab bizə səhifə-səhifə ömrümüzü sürü psixologiyası ilə başqalarının uğrunda necə tükətdiyimizi göstərir. Özünüzə bir yaxşılıq edib bu əsəri oxumalısınız.
Birden yaşlandım. Kendimi yaşlı bir adam olarak, önüme çıkan bir yaşama ; bir mesleğe, bir kariyere, bir aileye, bir kültüre gömülmüş bir halde buldum. Benim için her şey yazılmıştı. Ben hiçbir seçim yapmadim.
Kadının özgürlüğü nerede? Benim okumama bile izin vermediler. Babamin evinden çıkıp senin evine girdim. Halılarımı ve eşyalarımı seçme özgürlüğüm için bile annemle büyükanneme karşı mücadele vermek zorunda kaldim.
Dostoyevski, dostlardan başkasına anlatılamayacak şeyler vardır, diye yaziyor; hatta bazıları dostlara bile anlatılmamak; bunların arasında bir de insanin kendisine bile anlatmaması gereken şeyler var!
Hiç kimsenin bir şeyi sırf başka birisi için yapmadığını göreceksiniz. İnsanın bütün eylemleri
kendisine yöneliktir, bütün hizmetleri kendine hizmettir, bütün sevgisi kendini sevmesindendir.