Furûğ...
Hayatıma girdiği günü hatırlıyorum, okuduğum dizelerden sonra gözlerimden akan yaşları hatırlıyorum, koştura koştura araştırmıştım onu . Hakkında elime ne geçen varsa okudum durdum . Baskıcı ataerkil cendereden benliğini ve iradesini kurtarmak için "ölümüne " mücadele eden bir kadının hikayesi ....
Sevginin " ağaç üslûbuyla" konuşan , "hiç"in sınırlarına kadar giderek ışık havsalasının ardına çekilen bu direnci kırılmaz kadın bana kim olmam gerektiğini öğretti .
Senden kalanı aramak isteyenler dağın dergâhına,denizin ve otların eşiğine gitmeye devam edecek ...
Toplumsal düzene başkaldırdığı için, bunda inat edebilecek kadar güçlü ve kararlı olduğu için, kadınlığını tepeden tırnağa doğallığıyla ve coşkusuyla yaşamak istediği için kendi ülkesinde, kendi evinde cezaya kalmıştır. O bir günahkardır. Üzerine yapıştırılan yaftalar nedeniyle, Furuğ, sevgi ve nefret, karanlık-aydınlık, uysallık- hırçınlık, olgunluk çocukluk ... karşıt duyguları arasında gidip gelir.