Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Güven duymak için; güvenilir bir insanla, güven duyabilen bir insanın karşılaşması gerekiyor. Birisinin güvenilir olması yetmiyor, güven duyan bir insanın olması da yetmiyor. Böyle bir karşılaşmanın olması gerekiyor. Ve böyle bir karşılaşmayı kaçırmamamak gerekiyor. İoanna Kuçuradi'den inciler :)
Reklam
Yeryüzüne Sadık Kalmak
Nietzsche’nin ‘ebedi dönüş’ kavramıyla bağlamlı düşünülebilecek bir kavram, ‘Yeryüzüne Sadık Kalmak’ kavramı. Yeryüzüne sadık kalmak, ebedi dönüş içinde bulunan bu dünyaya sadık kalmak, bu dünyaya ‘evet’ demektir. Ancak bu ‘evet’ olan bitene ‘hayır’ demek için bir hareket noktası oluşturan türden bir ‘’evet’tir. Kişi böylece kendisine, merkezinde savaşım olan bir yaşam biçimini seçmiş olur ve ona bağlanır. Nietzsche buna yazgısını sevme (amor fati) diyor. Kişinin böyle bir yaşam biçimine sahip olup olmadığı onun eylemlerinde ortaya çıkar. Şöyle ki, “kişi, belirli bir eylemi yaparken, bu eylemi sonsuza dek yapmaya, dolayısıyla kendisine, bütün yaşamına evet diyebiliyorsa; baştan sona sonsuza dek hep aynı yaşamı, tıpatıp aynı yaşama yaşamaya evet diyorsa, diyebiliyorsa, o eylemi yeryüzüne sadık, yazgısını seven bir kişinin eylemi” olduğu söylenebilir. “Yeryüzüne Sadık Kalma”ya “yaratıcı kişi” açısından bakıldığında kavram, anlam temelini daha önce de söylediğimiz gibi evetlenmiş olan bir ‘hayır’da bulur. Bu, kendini aşmaya yönelik bir refleksiyonu gerekli kılan bir bakışla olanaklıdır. “…. Ne olduğumu tanıtabilirsem (Knun yolu daha önceki eylemleri anlayarak, kişi olarak imkanlarımı tanımaktır.) kendimi karşılayacağım durumlara önceden hazırlayabilir; kişi olarak gerçekleştirebilecek imkanlar merdivende daha üst basamaklara çıkabilirim, kendimi aşabilirim…” demektir. öyle bir bakış ki kendini doğru değerlendirmeyi şart koşar.
İsmail H. Demirdöven
İsmail H. Demirdöven
Yeryüzüne Sadık Kalmak
Aristoteles, bütün insanların doğuştan bilmek istediklerini söyler. Ancak bilinecekşey bir insan teki (bir kişi) olduğu zaman, o kişiyi öyle bir kişi yapan şeyin ne/neler olduğuna ilişkin doğru ve kesin bilgiye ulaşmak, ona dışardan bakanlar tarafından olanaksız denecek kadar zordur. Böyle bir iş için elimizde o kişi ile ilişkilerimizde gördüklerimiz ve o kişinin kendimizi gözlemlediğimiz kadarıyla yapıp ettikleri vardır. Sonrası daha çok bize kalır: Onunla ilişkilerimizde yaşadıklarımızı ve onun yapıp ettiklerini (bilmek istiyoruz ya! ) bir kavram altında toplayıp ‘anlamlı’ bir bütün oluşturacak şekilde sunmak.
İsmail H. Demirdöven
İsmail H. Demirdöven
Yeryüzüne Sadık Kalmak
Aristoteles, bütün insanların doğuştan bilmek istediklerini söyler. Ancak bilinecekşey bir insan teki (bir kişi) olduğu zaman, o kişiyi öyle bir kişi yapan şeyin ne/neler olduğuna ilişkin doğru ve kesin bilgiye ulaşmak, ona dışardan bakanlar tarafından olanaksız denecek kadar zordur. Böyle bir iş için elimizde o kişi ile ilişkilerimizde gördüklerimiz ve o kişinin kendimizi gözlemlediğimiz kadarıyla yapıp ettikleri vardır. Sonrası daha çok bize kalır: Onunla ilişkilerimizde yaşadıklarımızı ve onun yapıp ettiklerini (bilmek istiyoruz ya! ) bir kavram altında toplayıp ‘anlamlı’ bir bütün oluşturacak şekilde sunmak.
İsmail H. Demirdöven
İsmail H. Demirdöven
“Onu tanımış olmak benim için üçlü bir armağandı: Bilimsel bir armağan ! Kültürel bir armağan ! Kişisel bir armağan ! Bilimsel Armağan: Etik eylemin, kendi temelini önceden kabul edilmiş bir dünya görüşü ya da inanç boyutundan değil, insanca sürdürülen kişi ilişkilerinin yanı sıra toplum içindeki kendini gerçekleştirme imkanları üzerinde düşünülerek edinilen bir tecrübeden kaynaklandığına dair bilgi için Prof. Kuçuradi’ye müteşekkirim. Onun devlete yöneltmiş olduğu ‘ insan haklarını koruma ödevi/talebi’ güncelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Kültürel Armağan: Filozof İoanna Kuçuradi’ye şu tecrübem için müteşekkirim: Akıl, değişik tarihsel gelişme evreleri içinde gerçekleşen köklü diyalog sırasında ve varolan ile varolması gereken arasındaki biteviye mücadele esnasında kendini sürekli olarak değerlendirmektedir. Onun bütün kültürlere -hem kendi kökenindekine hem de gelecekteki kültürlere- duyduğu derin saygıya, yani kültürel farklılıklara değer vermesine hayranlık duydum. Kişisel Armağan: Meslektaşım İoanna’ya, kişisel karşılaşmamızın bana bahsettiği armağan için, cömertçe ve kendi çıkarını hiç düşünmeden gösterdiği insanca davranış için, misafirperverliği, yardımseverliği ve anlayışı için bütün bunlara sınır tanımadan bana yaşattığın için müteşekkirim. Onun bana vermiş olduğu bu armağanlar benim için mutlu bir rastlantıydı. “ + Alexius J. Bucher