Fransa halk savaşçıları ile, onlara katılmış bir kısım zayıf askeri birliklerden teşekkül eden Kuvayı Milliye karşısında bir şey yapamayacağını önce Maraş'ta anlar. Merkezden hiç bir emir almaksızın, hatta merkezin emirlerinin aksine, halk içinden fışkıran Kuvayı Milliye, 12 şubat 1920'de Maraş'ta ilk zaferini kutlar.
yolculuk yine maraş'a. yine eski maraş karşılayacak beni zannediyorum. kendimi eski maraş'a gittiğimi düşlerken yakalıyorum sık sık. eski bildiğin maraş kalmadı, o gezdiğin caddelerde aynı şekilde gezemeyeceksin, attığın her adım yüreğine batacak, içini kanatacak, içinde kapanması mümkün olmayan bu yarayı nasıl unutabilirsin diyorum kendime sonra. insan konduramıyor. yıkıldığını gözlerimle gördüm ama tekrar görene kadar eski haliyle hatırlıyorum ve buna engel olamıyorum. belki gezeceğim sokaklarda onlarca kişinin can verdiği gerçeğini kabul edemiyorum. ben o sokaklarda bir daha nasıl gezicem? gözyaşları çare olmazken ben hüngür hüngür ağlayıp yok olmuş bir şehrin yasını tek başıma nasıl tutucam? ben maraş'a nasıl gidicem? kahrolmadan orada bir günümü nasıl geçiricem? ben bu acıya nasıl alışıcam?
seher/feminist günlüğüm/
@dezi
·
ayrılmak istediğimiz yerler üstümüze üstümüze gelip bizi boğmasaydı dünya daha çekilir bir yer olur muydu acaba diye düşünüyorum sık sık. gitmek istediğim yerde neyle karşılaşacağımı hayal edip, o ilk anda yaşayacağımı tahmin ettiğim burukluğu kafamda milyon kez tekrarlayıp milyon kez üzülmeyi ben nasıl tarif edicem? anne ben eve nasıl gelicem? ben evimizi çok özlüyorum ama o evi o halde görmeye nasıl dayanıcam? buralarda duramıyorum ama gelemiyorum da. arafta sıkışmış kalmış gibiyim. ölmüşüm gibi. cennet de cehennem de beni istemiyor gibi. her ikisinden de itilmiş, dışlanmışım gibi. bir insanın evinin onu artık saramaması ne demek? evine sığınamaması. ben evimizi çok özledim anne.