Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
İnanmak şu şekilde çalışır. İnanmak, "Kesinlikle-Yapabileceğimden-Eminim" tavrı, yapmak için gerekli olan güç, beceri ve enerjiyi üretir. "Bunu-yapabilirim" e inandığınızda "bu-nasıl-yapılır" gelişmeye başlar.
Halihazırda içinde yaşayabileceğiniz, egzersiz yapabileceğiniz, gerekli malzeme ile tamamen donatılmış bir laboratuvara sahipsiniz. Bu laboratuvar cevrenizdeki her şeydir. Laboratuvarınız insanlardan meydana gelmiştir. Bu laboratuvar size tüm olası insan davranışlarını sunar. Kendinizi laboratuvarınızın bilim adamı olarak görmeye başladığınızda öğreneceğiniz şeylerin sınırı yoktur. Ödeyeceğiniz kira da, ücret de yoktur. Bu laboratuvarı bedava ve dilediğiniz sürece kullanabilirsiniz.
Reklam
Yarınlar, yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.
Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok; bu yanlış, zaman içinde tashih edilir. Dahası, o yanlış bile ortalıkta boş boş gezmekten daha iyidir. Dilinizi, intibainızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz, sabit kalmanız şart değildir.
Sayfa 33
Adam veya kadın; kendi olamadığı, başaramadığı ne varsa, bunları çocuğundan bekler. O şey her ne ise; çocuğun onu yapmasını, başarmasını bekler. Bizde bir çocuğu “çocuk" olarak sevmek diye bir şey yoktur.
Sayfa 47
Belli ki o insan hayatta düşünmüş, üzülmüş, sevilmiş, görmüş geçirmiş, güzel şeyler görerek heyecanlanmış, felaket görerek heyecanlanmış, endişeli durumlar görerek heyecanlanmış, okumuş, okuduğundan etkilenmiş... Bunlar hep insanın yüzüne yansır. Yaşanmışlıklar erkeğin de yüzüne vurur, kadının da. Bunları yapmayanın yüzünde hiçbir ifade bulunmaz. Öyle gelir, öyle gider.
Sayfa 49
Reklam
Mesele hayattan ne kadar aldığına bakar. Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin. Bunları dolu dolu yapın ki izleri yüzünüze yansısın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.
Sayfa 49
Şimdiki çocukların mesela Türkçeleri yok; Fransızcaları, İngilizceleri de yok. Peki neleri var? Boş bir şımarıklıkları var, kendilerini disipline etme gereği duymamaları var. Böyle olunca sorumluluk da almıyorlar. Sorumluluk alamayan insanlar boş olur. Bir de hak talep ediyorlar. Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin. Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır. Aksi de mümkün değildir. Hindistan'ın kurucusu Mahatma Gandhi'nin anasına sormuşlar; “Nedir bu hak?" Okuması yazması olmayan bir kadından bahsediyorum. “Her hak sorumluluk getirir," demiş; “yoksa o hak değildir." Söylediğim bu işte. Bak işte o kadının yüzünde hayat vardır.
Sayfa 50
Bakışlar çok önemlidir. İnsanın derinliğini gözleri ele verir. Mesela ben Irini Papas ile görüştüğümde, “Biz sizin gözünüzdeki ifadeyi Türkiye olarak çok seviyoruz," dedim. “Gözlerimin ifadesi mi? Ruhtur o," diye cevap verdi. İşte ben de bunu kastediyorum.
Sayfa 50
Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Örneğin mesleği kimyacılıktır ama coğrafya veya tarihle de uğraşır, resim yapar. Bu iş öteden beri böyledir. Kendi dünyasının dışıyla ilgilenendir entelektüel.
Sayfa 51
Reklam
Zaten mesele de budur. Entelektüel olmak için işinle, aşınla, mesleğinle ilgili konuların dışında kalan şeylere ilgi duyarsın; onlara da zaman ve para ayırırsın, farklı şeyler öğrenirsin. Bunlar illa kitabî mevzular değildir. Müzik yaparsın mesela, ciddi anlamda resim yaparsın. Salsa öğrenirsin, vals yahut tangoya merak salarsın. Milletin haline bakarsın. Onlar ne yapıyor, nelerle ilgileniyor; dertlerini görürsün. İşte entelektüel bu işlerle de uğraşan insandır.
Sayfa 52
Çok açık ki Atatürk “olmalı" dediği an, "olabilir" seçeneği ortadan kalkıyordu. Gerçekleştirmek istediği ne ise onu olduruyordu. Bu inat herkese lazımdır. Sanatçıya da bilim insanına da, yaraticı işler peşinde koşanlara da atılım yapacak iş insanlarına da, siyasetçiye de askere de.
Sayfa 58
Türklere karşı Doğu'da da Batı'da da cephe alırlar, üstelik bu cephe alanların çoğu coğrafya da bilmiyordur. Dışarıda da cahil çoktur. Bu cahillerin bir kısmı ne yazık ki okumuşların arasındadır. Ne fiziki coğrafyadan ne de beşeri coğrafyadan anlarlar. Yeterince tarih de bilmezler. Velhasıl, Türkler hakkında yanlış fikirleri vardır. Dolayısıyla bizim temsilcilerimiz esasen bu önyargılarla uğraşmak zorundadır. Hayatları bu uğraşla geçmiştir. Bunda başarı kazanmak için de donanımlı ve her daim hazır olmak gerekir. Hiç kolay bir iş değildir. Hiddet ve hakaretten çok, zekâ ile isırmak gerekir.
Sayfa 59
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.