Güney surları bitince yine sola dönmüşlerdi. Burası Kidron Vadisi'ydi. Rachel'in birçok kitapta defalarca okuduğu bir isimdi. Yahudiler buraya daha çok cehennem manasında "Gehinnom Vadisi" diyorlardı. Meşhur Sırat Köprüsü'nün buranın üzerinde kurulacağına, Yahudi bir anneden doğmayan herkesin köprüden aşağı düşerek bu vadide cayır cayır yanacağına inanıyorlardı.
"Ey Kudüs, Peygamberleri öldüren ve kendisine gönderilenleri taşlayan şehir!.. Bir tavuk civcivlerini nasıl kanatları altında toplarsa, ben de senin evlatlarını öylece toplamak isterdim etrafımda."
Kudüs'e de zaten yazılmamış olanları yaşamaya gitmiyor muydu? Neticede kitapların anlattığını değil sokakların, duvarların, belki iki bin yıllık zeytin ve limon ağaçlarının gizlediği Meryem Anne'yi arıyordu. Tertemiz yüzünde donakalmış mahzun tebessümüyle cana can katan güzelliği...
Ne zaman ki Kudüs'ü gördüm, işte o zaman hayatın arzusunu hissettim. Sevimli kızım, Kudüs'ü anlatmak için kelimeler yetersiz kalır. Kokusu her şeyden güzeldir. Manzarası dünyanın bütün güzel manzaralarından çok daha güzel, çok daha harikadır.