Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Risale-i Nur ve Din

Profil
Üstad Hazretleri “Kur’ân Fâtiha’da Fâtiha dahi Besmele’de mün- deriç olduğuna ehl-i keşif müttefiktirler.” (Sözler, s.362)1 der.
imanî hakikatler akıl midesine girdikten sonra, derecesine göre ruh, kalb, sır ve diğer letâif de kendilerine ait hisselerini onlardan alıp lâyıkınca beslenebilecektir.
Reklam
   Hem o nahiyemiz olan Hizan kazasına tabi İsparit’te, birden bire -meşhur- Seyda namında Şeyh Abdurrahman-ı Tâğî himmetiyle o kadar çok talebeler ve hocalar ve âlimler çıktılar ki, bütün Kürdistan onlar ile iftihar eder bir şekil aldığı zaman, içlerinde münazara-i ilmiye ve pek büyük bir himmetle ve pek geniş bir daire-i ilim ve tarikat içinde öyle bir vaziyet hissediyordum ki,  güya rû-yi zemini fethedecek bu hocalardır.
Sayfa 36 - Zehra
Hem ezcümle: Eski Said siyasette çok ileri gittiği halde, Yeni Said de taraftar bulmak için çok muhtaç olduğu zamanda bütün insanları meşgul eden bu beş-altı senedeki beşer tufanları siyaset fırtınaları içinde kat’a ve asla beni meşgul etmedi ve merakla mağlup etmedi ve beş sene, bilmeyi merak etmedim. Beni bilenler gibi, ben de bu hale çok hayret ederdim. Hattâ kendi kendime der idim: “Acaba ben mi divane olmuşum ki, bütün dünyayı kendiyle meşgul eden bu hadisata bakmıyorum, ehemmiyet vermiyorum. Yoksa insanlar mı divane olmuşlar?” diye hayret içinde idim. Şimdi hem manevî ihtarla, hem mezkûr hiss-i kablelvuku ile, hem meydandaki Risale-i Nur’un galebe ve serbestiyeti ile tahakkuk etti ki: Risale-i Nur’daki hakikat-ı ihlâs, rıza-yı ilâhîden başka hiçbir şeye âlet ve tabi olamaz ve Kur’an’dan başka hiçbir nokta-i istinadı olmadığını isbat etmek için o acib hâlet-i ruhiye verilmiş.
Sayfa 39 - Zehra
Meyve’nin o Dördüncü Meselesinde denilmiş ki: “Dünya siyasetine karışmadığımın sebebi; o geniş ve büyük dairede vazife az ve küçük olmakla beraber, cazibedarlık cihetiyle meraklıları kendiyle meşgul eder; hakiki ve büyük vazifelerini onlara unutturur veya noksan bıraktırır; hem her halde bir tarafgirlik meylini verir, zalimlerin zulümlerini hoş
Sayfa 40 - Zehra
Tam ve hakiki dindar muttaki olanlar, siyasetçi olmazlar. Yani, maksad-ı aslî siyasetini yapanlarda din, ikinci derecede kalır, tebeî hükmüne geçer. Hakiki dindar ise, bütün kâinatın en büyük gayesi ubudiyet-i insaniyedir, diye siyasete, aşk-ı merak ile değil, ikinci üçüncü mertebede onu dine ve hakikate âlet etmeğe -eğer mümkünse- çalışabilir. Yoksa, baki elmasları, kırılacak âdi şişelere âlet yapar.
Sayfa 41 - Zehra.
Reklam
Benim benliğime bir hodfuruşluk verip sukutuma sebep olsa da, ehemmiyeti yok. Bu hizmete, yani ehl-i imanı dalâlet-i mutlakadan kurtarmağa, lüzum olsa dünyevî hayat gibi, uhrevî hayatımı da feda etmek bir saadet bilirim. Binler dostlarım ve kardeşlerim Cennete girmeleri için, Cehennemi kabul ederim.
Sayfa 44 - Zehra
Bu zamanda en büyük bir ihsan, bir vazife, imanını kurtarmaktır, başkaların imanına kuvvet verecek bir surette çalışmaktır. Sakın! Benlik ve gurura medar şeylerden çekin. Tevazu, mahviyet ve terk-i enaniyet, bu zamanda ehl-i hakikate lâzım ve elzemdir. Çünkü, bu asırda en büyük tehlike benlikten ve hodfuruşluktan ileri geldiğinden; ehl-i hak ve hakikat, mahviyetkârane daima kusurunu görmek ve nefsini ittiham etmek gerekir. Sizin gibilerin ağır şerait içinde kahramancasına imanını ve ubudiyetini muhafaza etmesi, büyük bir makamdır.
Sayfa 46 - Zehra
469 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.