Bir kız çocuğunun okuma mücadelesini,
Hayal etmenin hayal olmadığını anlatıyor..
Birbirinden kıymetli kitaplar yazdığını bildiğim, ancak daha önce hiçbirini okumadığım
Alişan Kapaklıkaya ile tanışma kitabım oldu.
Yaklaşık 40 yıllık eğitimcilik yaşamında kitaplarında kendisine gelen mektuplar, mesajlar ve mailler içerisinden seçtiği dramatik öykülere yer
“Dokuz yaşında bir çocuğu evine götürdük.
Baba sordu: ‘Bu çocuk kimdir?’
Dedik senin çocuğundur.
Adam kendi çocuğunu tanıyamadı ve hanımlarına, çocuklarından eksik olup olmadığını sordu. İlk eşi on iki çocuk saydıktan sonra eksik olmadığını söyledi. İkinci eş sekiz, üçüncü eşi onbir ve dördüncü eşi altı çocuk saydıktan sonra, sayılarının tam olduğunu söylediler.
Adam bize dönüp, ‘Bu çocuk bizim değil, bizimkilerin hepsi tam, evde,’ dedi.
Babanın son cümlesini duyan çocuk başını öne eğdi ve ağlamaya başladı. Sonradan anlaşıldı ki; o akşam komşu çocuklardan biri oynamak için onlara gelmiş, diğerlerinin içine karışmış ve aile bunu dahi fark etmemiş.
Bir baba çocuğunu nasıl tanımaz?…”
Muharrem Öğretmen sonunda Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetinin ‘Oku!’ olduğunu söyledi. Buna benzer birkaç ayet okuduktan sonra Peygamber Efendimizin, ‘Beşikten mezara kadar ilim öğrenin,’ diye buyurduğunu da anlattı. Lâkin, yağmur kayaya işleyebilirdi belki ama, konuşmalarının bir kelimesi bile orada bulunan ev halkının aklına işlemedi.
Asırlardan beri sorgulanmadan gelen, büyüklerin kafasına beton gibi yapışıp kalan gelenekler, insanların ruhuna işgal etmiş ve köyün etrafına öyle güçlü duvarlar inşa etmişti ki, gelen yenilikler içeriye girecek kapı bulamıyordu…”
“Birine olan öfkeni sürdürmek, ateşi kendi elinde tutup karşındakinin yanmasını beklemek gibi bir şeydir. Öfke, kin, nefret çok güçlü duygulardır. Bunlar karşıdakine değil, içinde barındıkları kişiye zarar verirler. Onun yaşamını cehenneme çevirirler…”
Bildiklerini paylaşmaktan çekinme, inan gerçekten paylaştıkça çoğalıyor.
Doğru bildiğini, doğru yerde, doğru kişilere söyle, bu doğrulardan bir tanesi bile yoksa bekle!
"İnsanlar başkalarını yargılarken, bunu hep kendi sınırlamaları üzerinden yaparlar. Üstelik üçüncü kişilerin görüşleri, sıklıkla, ön yargılar ve korkularla doludur."
Hedef uzakta, ok sadece bir araç ve elinden uçup gidecek ama yay sensin.
Yayın güçlüyse, duruşun doğruysa, kirişi kırmayacak kadar hafif, oku hedefe ulaştıracak kadar dengeli bir güçle, vuramayacağın bir hedef yok.