Yalnızca tüm sanatların en mükemmel bileşiminin, şiirin müzikle şarkıda, şiirin resimle dansta bir bütün haline gelişi ve bu ikisinin birlikte yeniden sentezlenmesiyle ortaya çıkan en komplike tiyatro gösterisi olduğunu belirtmek isterim. Antik dönem draması böylesi bir tiyatro gösterisiydi ve bundan geriye yalnızca bir karikatür kaldı bize: opera. Opera, yüksek ve soylu bir stilde hem şiir sanatı açısından hem de rekabet halindeki diğer sanatlar açısından bizi yeniden müzik ve şarkıyla birleştirilmiş antik drama performanslarına geri götürebilir.
Müzik, şarkı, dans, diğer tüm drama türleri gibi yalnızca kamusal yaşamda varolabilir ve ancak böyle bir yaşamda birleşebilir. Kamusal yaşam yok olduğunda ise, tüm halkın politik ya da törel bir bütünsellik olarak tüm formlarına iştirak ettiği reel dışsal drama yerine, yalnızca içsel, ideal bir drama halkı birleştirebilir. Bu ideal drama dinî âyin ya da ibadettir; çağdaş dünyaya kalan tek hakiki kamusal eylem türü budur ve böyle olmasına rağmen sonraları değerden düşmüş ve alanı daralmıştır.
İnsanların neye yeltendiğini, bu yeltendikleri şeyi neden ve nasıl yapabileceklerini, Shakespeare bunların hepsini bilirdi. Dolayısıyla, o her yerde evindedir. Ona hiçbir şey yabancı değildir ya da hiçbir şey onu şaşırtmaz.
Salt dışsal talihsizliğin hakiki trajik bir çatışma üretmesi mümkün değildir, çünkü kişinin dışsal talihsizliği aşmasını zaten her halükârda bekleriz, bu kişi bunu beceremediğinde ise onu yalnızca hor görürüz.
Geriliriz ve kavrayış gücümüze aykırı olan bu absürdlüğe kilitleniriz, fakat bu gerilimde doğrudan durumun büsbütün saçmalığını ve imkânsızlığını farkederiz ve böylelikle bu gerilim hemen bir gevşemeye dönüşür ve bu geçiş kendini kahkaha olarak dışavurur.
Metaforlar aslında kendini daha canlı hale getirmek yada göz boyamak ve tutkuları harekete geçirmek için imgelerle konuşmayı amaçlayan retoriğin alanına aittir.