ş

Şehir ve İnsan

GÖNÜLLÜ KÖLELİK...
- "İlkokulu köyde, ortaokulu kasabada, üniversiteyi şehirde okumuş ve halen şehirde yaşayan biri olarak şehir hayatı ve şehir insanına ait kanaatlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Hani şu şairin "üstü çizilmiş kişiler" dediği kişilerden bahsediyorum. Her zaman her şeyden haberi olan ama hiçbir bilgiyi sonuna kadar öğrenecek vakitleri olmayanlar. Her birinin bağlı olduğu parti, dernek, vakıf, cemaat, örgüt kadar ufku geniştir. Hepsi dindardır, bu dindarlıkları birbirlerini yanlış, batıl görecek şekilde dizayn edildiği için bütün insanlığı kuşatan din, yanındaki insanı bile sevdiremeyecek kadar dardır. Hayatı televizyon kanalları, gazeteler, internet haber sitelerinden öğrenirler. Medyaya lanet ederler ama konuştuklarını dinlediğinizde medyanın söylediklerinden fazlasını bilmediklerini fark edersiniz. İşin vahim tarafı bu onlar için bir çelişki değildir. Şahin Uçar'ın dediği gibi, "Gönüllü bir köleliktir" bu, o yüzden kimse şikayetçi değildir." (Ekrem Özdemir, Zavallı Şehir İnsanı! Şehir ve Medeniyet Dergisi, Ekim 2009)
ŞEHİR İNSANI...
- "Belirlenmiş, kısıtlanmış, yönlendirilmiş bir hayat yaşadıklarını kabul etmezler. Etmezler zira, bunun farkında olacak kadar ilim sahibi değildirler. Tam bir cehl-i mürekkep. Kimseye güvenmezler, "bu devirde babana bile güvenmeyeceksin" diye bir inanç vardır kalplerinde. En büyük dertleri; daha rahat bir hayattır. Rahat tabirini kasıtlı kullanıyorum, çünkü rahatlık mutluluktur şehir insanı için. Huzur ve rahatlığı aynı şey sayarlar, oysaki bunların aynı şey olmadığını için ölüm döşeğinde düşünecek vakitlerini olması gerekir. Rahatlık daha çok para demektir. Haliyle; yaşamak için yemezler, yemek için yaşarlar. PEPSİ'nin reklamında dediği gibi, "Daha fazlasını iste". Temel dayanak noktası budur; Her zaman daha fazlası mümkündür..." (Ekrem Özdemir, Zavallı Şehir İnsanı! Şehir ve Medeniyet Dergisi, Ekim 2009)
Reklam
OTOBÜSTE ŞEHİR İNSANI...
- "Şehir hayatı ve şehir insanı ile gözlemlerime şehir içi ulaşımla ilgili fikirlerimle başlamak istiyorum; ne zaman bir otobüse ya da dolmuşa binsem, etrafımdaki insanların neler yaptıklarına bir göz attığımda derin bir iç sıkıntısı kaplar beni. "Bir an önce eve varsam da şöyle ayaklarımı uzatarak keyif yapsam" beklentisiyle ablak
Ben Kimim?
- "Bir derdim var. Nedir o? Batı medeniyetinin bize sunduğu modern hayatın imkânlarının en canlı haliyle yaşandığı şehirde, modern olmak istemeyen, olamayan, olmak istemese de beceremeyen, adaptasyon, entegrasyon gibi sorunlar yaşadığı için, beceriksizliğini, suçu zamana atarak kamufle etmeye çalışan bir zavallı mıyım ben?.." (Ekrem Özdemir, Zavallı Şehir İnsanı! Şehir ve Medeniyet Dergisi, Ekim 2009)
KAZIN AYAĞI...
- "Bu kadar basit mi? Evet, ben çaresizim. Mutsuz olduğum bir dünyayı terk edip gidemiyorum. "Gidecek yerim olmadı kendi mezarımdan başka" diyor ya şair. "Hadi gel köyümüze geri dönelim" de demiyorum. "Köyü mesken tutmak aklı mezara koymaktır", biliyorum. Merkez Efendi'nin "Herkes merkezinde, nakkaş nakşını işlemeye devam ediyor" sözünü düstur telakki ederek kendimi teselli edebilir, pekâla gönlüm rahat yaşayabilirim nu hayatı. Ama kazın ayağı öyle değil..." (Ekrem Özdemir, Zavallı Şehir İnsanı! Şehir ve Medeniyet Dergisi, Ekim 2009)
ŞEHİR İNSANI ZAVALLIDIR!
- "Evet, iddia ediyorum, şehrin insanı zavallıdır. İslam şehrin dini olsa da, medeniyet şehirde yaşansa da, bugünün insanı, bu şehir modelinin insanı zavallıdır. Peki ben kimim? Ben de bir şehir insanıyım. Zaten kendi hikâyemi anlatıyorum. Ama bu hikâyede sen de varsın. "Ne gülüyorsun? Anlattığım senin hikâyen" diyor ya filozof. İçinde yaşıyorum diye, nimetlerinden faydalanıyorum diye bu şehir hayatını kabullenecek değilim. Tecavüz kaçınılmazsa zevk almaya bakmayan biriyim sadece! (Ekrem Özdemir, Zavallı Şehir İnsanı! Şehir ve Medeniyet Dergisi, Ekim 2009)
Reklam
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.