Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bunula birlikte artık bir insanın bağımlılık potansiyelini en çok etkileyen faktörlerden birisinin sosyal yalıtım ve yalnızlık olduğunu ; diğer insanlarla duygusal ilişkilerin sağlıklı bir biçimde kuralamamasının en etkili nedenlerden birisi olduğunu biliyoruz. Böyle bir yalnızlık hali birçok insanı keyif verici maddeler , yıkıcı veya uyuşturucu ( alışveriş , kumar) davranışlara aracalığıyla bir şekilde kendilerinin tatmin etmeye yönlendirebiliyor.
Artık sadece bir şeyler yazıp göndermemiz yahut birtakım fotoğrafları aktif olarak beğenmemiz falan da gerekmiyor. Mobil cihazlarımız veya bilgisarlarımızın içerisinde bulunan pozisyon ölçerler ,jiroskoplar , hareket algılayıcıları , ekran aktivite kayıt yazılımları ve daha varlığınıın farkında bile olmadığınız yüzlerce farklı veri toplama aracı ; yaptığımız en ufak jest ve mimikleri dahi sürekli kaydedip belli merkezlere sürekli bir veri akışı olarak göndermekte. Ceplerimizde taşıdığımız , cihazlar , hani deyim yerindeyse " dijital amel defterleri" gibi ne yaparsak kaydediyor.
Reklam
Olumsuz deneyimler dönüştürülüp aşıldığı takdirde insanın gelişmesine ve "büyümesine" vesile olurlar. Olumsuzluk ne kadar büyükse , aşılması durumundaki tekamül de o kadar büyük olacaktır.
Şimdi böyle bir durumda bebeğin sıklıkla yalnız kaldığını ve kendisine güven vermesi gereken anne figürüne erişiminin kısıtlı olduğunu düşünelim. Sonuç ; bebekte gittikçe artan bir endişe ve onarımı zor bir güvensizlik hissinin gelişmesidir. Bu durum sürekli olarak devam ederse bağlanma kuramlarında "kaygılı bağlanma" denen ilişki tipine yatkın bir zihinsel işleyişin ortaya çıkması da çok kolaydır."Her istediğimde süt ve koruma bulamam. Çok büyük bir risk ve tehlike altındayım. En güvendiğim varlık bile beni koruyamıyor!" algısı ile baş başa kalan bir bebeğin beyin devreleri , gelecekte de her türlü ilişkisinde böyle bir kaygı yaşamaya adeta programlanabilir. Bu tip büyüme örüntüsüne sahip kişiler ,erişkinlik dönemlerinde dahi sürekli olarak sevdikleri insanların , dostlarının ve eşlerinin kendisinden uzaklaşacağı , kaybolacağı ve onu terk edeceği korkusuyla bir ömür geçirmek zorunda kalabilirler.
Bunun tam tersine ; annesini istediği zaman yanında bulabilen , güvenliği ve sıcaklığı her zaman hisseden insanlar ise ilerideki ilişikilerinde daha rahat olup , sevmeyi ve sevilmeyi gayet doğal bir hak olarak görme şansına sahiptirler. Her zaman yüzde yüz bu durumlar gerçekleşmese de ihitimal olarak sağlıksız bir anne- bebek iletişiminin ileriki yıllarda birçok soruna yol aöma potansiyeli olduğunu biliyoruz.
İnsan tabiatının ilginç bir özelliği nedeniyle başka hikayelerle çatışma içeren hikayeler daha kolay içselleştirilir. Temel hayatta kalma güdüleriniz , hikayemizin anti-tezi ile karşılaşınca kendi hikayemize daha da bağlı kalma refleksini devreye sokar.
Reklam
Bilgilenmek… Bazı “bilgiler” bizi dönüştürebilir. Genellikle bunu az yahut çok “inançlarımızı” değiştirebildikleri için yapabilirler. Fakat buradaki güç, o bilgilerin kendisinde değildir; esas güç, değişmek ve dönüşmek isteği taşıyan alıcı zihindedir. Halinden memnun olmayan, gelişmeye çalışan, kabuğundan çıkmaya çabalayan insanların zihinleri,
Sinan Canan
"yılbaşından, ay başından beklediğimiz şeyleri saat ve dakika başından beklemeye başladığımızda hayatımız düzelecek."