Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Mercimek ithalatı 94'te 4.000 ton ile başladı. 2000 yılında 141 bin ton, 2010 yılında 210 bin ton, 2014 yılında 303 bin ton oldu , 2020 yılında 535.700 bin tona yükseldi . Oysa ki Türkiye, dünyanın en büyük mercimek ihracatçısıydı. 1988'de 606 bin ton ihracatla rekor kırmıştı
Baklagillerin üretimi ve ihracatı konusunda Türkiye çok büyük bir potansiyele ve üretim kültürüne sahip. Kanada'nın dünya mercimek üretiminde ve ihracatında söz sahibi olmasının temelinde de Türkiye'den götürülen mercimek tohumu ve uzun vadeli politikalarla üretimin yönlendirilmesi ve desteklenmesi var. Mercimek tohumunu Türkiye'den temin eden Kanada dünya üretiminin %40'ını, ihracatının ise %55'ini tek başına karşılıyor. Türkiye'de mercimek ithalatının %80'ini kanada'dan yapıyor. Bu nedenle kanada'nın mercimek ve bakliyat politikası çok iyi irdelenmeli.
Reklam
Et yerine bakliyat ürünlerinin yoğun olarak tüketileceği bir dönem geliyor. Geçmişte yoksulların yiyeceği olan bakliyat ürünleri şimdilerde sağlıklı beslenmek isteyen, parası olan herkesin yemeğine dönüşüyor. Dünyada bakliyat ürünleri olan talep hızlı artıyor. Son 10 yıldaki tele partisi pandemi sürecinde daha da hızlandı..
Pandemi süreci , önemi çok daha iyi anlaşılan tarım ve gıdada yeni bir dönemin de başlangıcı oldu. Bu dönem "tarım ve gıdada yeni dünya düzeni" olarak adlandırılıyor. Petrol zengini ülkelerin yerini gıda zengini ülkeler alacak...
Gıda fiyatlarını düşürmek için birçok şey yapıldı. Yapılanların hiçbirisi gıda fiyatlarını kontrol etmeye yetmedi. Çünkü, işin temeline inilmedi. Tarımda üretim planlaması yapılmadı. Tarım alanları daraltıldı. Meralar talan edildi. Çiftçinin üretim yapmasını engelleyen yüksek girdi fiyatlarla çözüm bulunamadı. Tarladan sofraya kadar olan süreç yönetilemedi. Çiftçi yok sayıldı. Üretici fiyatı ile tüketici fiyatı arasındaki uçuruma çözüm bulunamadı. Üreten çiftçi tüketici oldu. Köylere kadar giren zincir marketlerle ithal ürünler çiftçinin sofrasına kadar ulaştı. Dünyada yüksek gıda fiyatlarından en son şikayetçi olması gereken ülke, dünyada gıda enflasyonu en yüksek ülkelerden biri haline getirildi. Tarımdan zenginlik üretmek yerine , ithalata dayalı politika uygulandı. Üretim olmadan, üretimden tüketime kadar olan süreç iyi yönetilmeden gıda fiyatlarını daha çoook konuşuruz...
2019 seçimleri öncesinde Ankara İstanbul ağırlıklı olmak üzere çadırlarda tanzim satış mağazaları kuruldu. Halk ucuz meyve , sebze alabilmek için uzun kuyruklar oluşturdu. Yerel seçim geçince kapatıldı..
Reklam
Bu dönemde ithalatta altın çağ yaşandı. Hangi ünlünün fiyatı artarsa hemen vergiler sıfırlandı veya düşürüldü, ithalat kapıları sonuna kadar açıldı. Yapılan her ithalat çiftçi tarımdan, üretimden biraz daha uzaklaştırdı. Hububat , bakliyat, yağlı tohumlar, yem ,saman ,soğan, patates ve daha birçok üründe vergiler düşürülerek veya sıfırlanarak ithalat yapıldı. Toprak mahsulleri ofisi , hububat ve bakliyatta, Et ve Süt Kurumu et ve canlı hayvanda, Tarım İşletmeleri genel müdürlüğü damızlık hayvan ithalatında görevlendirilerek ithalat ofisi gibi çalıştırıldı..
Hükümetin 27 Haziran 2017 tarihinde, yani tam hasat yapılırken buğday, arpa, mısır ithalatında gümrük vergilerini düşürmesi çiftçiye en büyük darbeyi indirdi
Buna da bi alkış yapalım
2010'da canlı hayvan ve et ithaleti yapılarak et fiyatları düşürülmeye çalışıldı. Aradan 11 yıl geçti , milyarca dolar ödendi , canlı hayvan ve et ithalatı, fiyatları düşürmeye yetmedi. Devlet eliyle et ithal edilerek 3 market zincirine ucuza verildi. Yerli besici yok edildi..
Çiftçinin en pahalı giydilerle en ucuz ürünü üretmesini ve devlet destekli gümrüksüz ithal ürünlerle rekabet etmesini, fiyatların da düşmesini beklemek aklımızla alay etmektir. Bu gidişatın sonu iflastır. Türkiye tarımda var olmak istiyorsa hızla üretime dönmek zorunda. Çiftçinin kullandığı gecelerde fiyat artışları dikkate alınarak bir destek sisteminin uygulanması gerekir. Özellikle mazot için Avrupa'da tarıma yönelik kullanılan ucuz renkli mazot modeli benimsenebilir..
32 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.