Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi

Profil
Notlarında son Osmanlı Padişahı Vahdettin'i şöyle tanımlıyor:
Osmanoğulları'nın otuz altıncı ve sonuncu padişahı Vahdettin'in saltanatı döneminde millet en derin esaret çukurunun önüne getiriliyor. Binlerce yıldan beri bağımsızlık kavramının seçkin örneği olan Türk milleti, bir tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu tekmeyi vurdurmak için bilinçsiz bir hain gerekliydi. Nasıl ki yasal olarak ölüm cezasına çarptırılanların bile ipini çekmek için duygularından arınmış bir yaratık aranır. Ölüm kararını verenlerin böyle aşağılık bir araca ihtiyaçları vardır. O kim olabilirdi? Ne yazık ki bu milletin hükümdar, sultan, padişah, halife diye başında bulundurduğu Vahdettin... O, bu davranışıyla kendini öldürdü.
Türkiye Cumhuriyeti'nin başta, "Büyük Millet Meclisi Hükümeti" namıyla, sonra hakiki adıyla teessüsü, Türk milliyetçiliği nokta-i nazarından Türkçülük idealinin tahakkuku demektir. Ekser Türkçülerin belki hayatlarında tahakkuk edeceğini ümit bile edemedikleri ideal, bir Türk dehasının kudretiyle bir gerçeğe dönüşmüştü; milli Türk Devleti kurulmuştu.
Ötüken Neşriyat
Reklam
Kararnamelerin içeriği gizli olabiliyor
Lozan'ın gizli maddeleri vardır diyenler, kararnamelerin gizli olabileceğinden haberi olmayanlardır. Bazı kararnamelerin içeriğinden bürokratlar haberdar olabilir ama halk haberdar olmayabiliyor. Bu coğrafyada kanun daima adaletten önce gelir.
Yahudi hocaların Türkiye'de görev yapmaları Türkiye'nin onlara kucak açtığı şeklinde yansıtılıyor. Gerçekte üniversite reformu için özellikle Alman kökenli akademisyenler Türkiye'ye davet edilmişlerdi. Aralarında Yahudiler olduğu gibi Nazi taraftarları daha fazlaydı. Bu sürecin devamında 29 Ağustos 1938 tarihinde yürürlüğe konan 2/9498 no’lu kararname ile vatandaşı olan ülkede zulüm gören Yahudiler'in Türkiye'ye girişi yasaklandı.
Albert Einstein’ın Yahudi bilim adamlarının kabul edilmesi için verdiği teklif reddedilmişti. Ağustos 1938’de kabul edilen 2/9498 no’lu kararname ile vatandaşı olduğu ülkede baskıya maruz kalan Yahudilerin Türkiye’ye girişi veya ikameti yasaklandı. Türkiye’nin bu sınırlamaları Alman baskısından dolayı değildi, bunu not etmekte fayda var. Türkiye’deki azınlıkların durumu da zordu. Ülkede milliyetçi bir hava hâkimdi, birçok baskı ve yasak vardı. Bu durum 1920’lerden itibaren Türk Yahudilerinin göçünü hızlandırmıştı. Nüfusun Türkleştirilmesi politikası sürüyordu. 1934’de kabul edilen iskân kanunu bunlardan biri.
18 Şubat 2004
Hürriyet gazetesinde “Barzani Ailesinin Yahudi Olduğu Ortaya Çıktı” başlıklı bir haber yayımlandı. Ahmet Uçar adlı bir tarihçi Osmanlı arşivlerinde, 1856 yılında Sallum Barzani isimli bir hahamın, Musul’dan Selanik’e, oradan da Hahambaşılığı’nın özel ricasıyla Kudüs’e sürgün edildiğine dair bir belge bulmuş ve Barzanilerin Yahudi olduğunu anlamıştı. Daha önce başka birinin iddia ettiği ‘Bedirhanilerin Yahudi olduğu’ gerçeği (!) ile ‘Bağımsız Kürdistan’ın bir Yahudi planı olduğu; Barzani ailesinin zaten Yahudi dönmesi olduklarını birleştirerek Güney Kürdistan’daki devletin ‘Küçük İsrail’ olacağını keşfedivermişti. Böylece kamuoyunun kafasında, Kürtlerin tarihsel talepleri, bir Yahudi komplosuna dönüştürülüvermişti.
Reklam
23 Ocak 2005
Kayserispor-Mardinspor maçında seyirciler Kayserispor’un İsrailli futbolcusu Pini Balili aleyhine tezahürat yaptılar. Sloganların bir kısmı Yahudiliğe sövme şeklindeydi. Bu olay Nisan 2002’de Haim Revivo’nun başına gelenleri anımsatıyordu. Balili, Filistin meselesinin alevlendiği her dönemde benzer saldırılara uğradı.
Şubat 2005
Adolf Hitler’in Kavgam kitabı tam 13 yayınevi tarafından yüz bini aşkın sayıda basıldı. 1934’ten beri 50’ye yakın baskısı yapılan kitap MHP’nin ve Genç Parti’nin tabanı için bir nevi ‘el kitabı’ haline gelmişti. Bazı iddialara göre polis okullarındaki öğrenciler arasında da çok revaçtaydı. Bu yılın bir diğer best-seller’i Siyon Protokolleri adlı Yahudi düşmanı düzmece kitaptı. Bu kitap da Cumhuriyet tarihi boyunca 100’den fazla baskı yapmıştı.
Nazi selamına 6 ay Ceza...
Auschwitz Toplama Kampı’nda ‘Nazi selamı’ verince gözaltına alınan iki Türk Erasmus öğrencisi 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, cezanın infazını erteledi. II. Dünya Savaşı’nda, Yahudi soykırımının simgesi haline gelen Auschwitz Toplama Kampı önünde ‘Nazi Selamı’ veren iki Türk öğrenciye 6 ay hapis cezası verildi. Yerel mahkeme, Tuba
1932’de Türkiye’de yabancıların iş bulmasını zorlaştıracak bir yasa çıkarıldı. Bu yasa sadece Yahudileri değil tüm yabancıları kapsıyordu, korumacı bir ekonomik politika izleniyordu o dönemde. Ayrıca Türkiye Yahudi mültecileri kabul etmiyordu. Mesela Albert Einstein’ın Yahudi bilim adamlarının kabul edilmesi için verdiği teklif reddedilmişti. Ağustos 1938’de kabul edilen 2/9498 no’lu kararname ile vatandaşı olduğu ülkede baskıya maruz kalan Yahudilerin Türkiye’ye girişi veya ikameti yasaklandı. Türkiye’nin bu sınırlamaları Alman baskısından dolayı değildi, bunu not etmekte fayda var. Türkiye’deki azınlıkların durumu da zordu. Ülkede milliyetçi bir hava hâkimdi, birçok baskı ve yasak vardı. Bu durum 1920’lerden itibaren Türk Yahudilerinin göçünü hızlandırmıştı. Nüfusun Türkleştirilmesi politikası sürüyordu. 1934’de kabul edilen iskân kanunu bunlardan biri. Türkiye’nin nüfusu çok fazla o yüzden istemiyorlardı diye düşünmemek lazım. O dönemde Balkanlardan 1 milyon Müslüman’ı getirmek için büyük çaba harcanıyordu, doğurganlığı arttırmak için kadınlara prim veriliyordu. Nüfus yoğunluğu bir engel değildi. Amaç saf Türk veya saf Müslüman bir halk yaratmaktı. salom.com.tr/arsiv/haber/889...
194 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.