1. Harita okuma işine eğilmeli
2. Görülecek yerlerin tarihi güzelce okunmalı
3. Sürprizlere ve anlık gelişmelere hazır olmalı
4. Coğrafyanın vereceği şeylere önyargısız ve şartsız açık olmalı
5. Fotoğraf çekme çılgınlığına esir olmamalı
Yaslandığımız kültürel arka planı kavramak, sürdürdüğümüz
tarihsel yürüyüşün ana duraklarını fark etmek, nereden gelip
nereye gittiğimiz hakkinda düşünmek ve benliğimizi sağlam
temeller üzerine yükseltmek adına, şuraları mutlaka adımlamamız gerekiyor: Kudüs, Kahire, Balkanlar, Endülüs ve Buhara-Semerkand. "İki yılda bir, buralardan birine seyahat" olarak planlasak, 10 yılda tamamlanacak bir hedef bu. İmkan genişliği zuhur ederse, süre elbette daha da kısalabilir.
Bugün de düşmanlarımızın bizden çalıp koparmak
istedikleri üç büyük tılsım vardir:
1. Milleti birbirine bağlayan tek ve güzel bir dil.
2. Türk milletini tam bin yıl, dünyanın en ahlaklı,
en medeni ve en büyük kuvveti hâline getiren Türk Müslümanlığı.
3. Türk çocukları için dâima büyük şeref ve güven
kaynağı olan, milli târih ve ecdad sevgisi.
Şimdi, dikkat edersek, açıkça görürüz ki elimizden
gidenler hep bunlardır.
Bugün, artık birbirimizin dilini bilmiyor, değerini
anlamıyor, inanışını küçümsüyor ve birçoklarımız kendi
târihimize küfürler savurarak yetişiyoruz.
Eger hâlâ çaresini bulmaya davranmazsak, kendi
elimizle hazırladığımız ve kendi büyük gafletimizle devâm ettirdiğimiz bu mânevi yıkılışı, hiçbir başka kalkınış veya davranışla önleyemeyiz.
"Dil'in fakirleşmesi ve bize şiddetle küsmesi yüzünden, daha büyük ve daha hayâti kayıplarımız oluyor.
"Güzelliği ve güzel'den anlamayı" kaybetmek gibi...
Kitap ahlak sorunlarımızı dile getirerek başladı. Maddi manevi her türlü ahlak ve erdemi yitirdiğimiz modern tanrılara karşı gönüllü köle olduğumuzu gözler önüne serdi.
Değerler eğitiminin ailede, okulda ve çevrede oluştuğu en çokta çevrede şekillendiği belirtildi.
Kitapta 3 ahlaktan bahsetmek mümkün. Akılcı denilen rasyonel aklı kabul eden batılı tarz, duygusal denilen sömürülen ahlak yipi ve İslam evrensel ahlakı. Akılcı ahlak yapısında haz, güç ve menfaat temelli ilişkiler olduğu için ahlak yok. Çünkü erdem yok.
İslam dini evrensel ahlak temeli üzerine kuruludur. İslam inanç, ibadet ve muamelattan oluşur. Salih amel olan güzel ahlak bizlere ilk öğretilmesi gereken konu olması gerekirken ibadetlerden sonra öğretilen konu olarak ahlak soyut olduğu için hep görmezden gelinmiştir. Bu da bizlerin temel sorunu olmuştur.
İmam Gazalinin eseri İhya kitabından bolca esinlenilmiş. İslam evrensel ahlakı, “Allahın ahlakı ile ahlaklanmak(marifetullah)” ile olacağını bunun da Allahın kendisini bildirdiği Esmaül Hüsnasıyla tanıyabileceğimizi cüzi miktarda biz insanlarda tecelli ettiğini belirtmiştir. “Kendini bilen Rabbini bilir”
Ahlakın özü, kalbimizdeki düşünce ve erdemlerimizden oluşur. Kalbimizi putlardan temizleyerek Peygamber Efendimizin(sas) “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” hadisine binaen Kur’andaki peygamber kıssaları da sadece o olaya özgü değil biz tüm insanlığa mesaj anlamı taşımaktadır.
Biz kendimizi unutmuş, gaflete düşmüşüz, sürüklenmişiz hayatın meşgalesine.. Bu durumdan kurtulmak için salih amel olan güzel ahlaka sarılmalı.
Kitap ufuk açıcı, tavsiye ederim.
Dillerin kelimeleri değil fakat sesleri millidir, her dilin kendi iç ve dış mûsikisi millidir.
Türkiye'de bir türlü dikkat edilemeyen, büyük dil
hakîkati budur. Hiçbir medeniyet dilinin bütün kelimeleri milli olamaz, fakat "sesi" mutlaka milli olur.
Bir de mîmârisi milli olur.
Yâni, kelimelerin yan yana gelmesinden doğan söz
istifi, bu yan yana gelişlerin yarattığı ifâde abidesi millidir. Kısaca, "cümle yapısı" millidir. Mesela Türkçe özne + tümlecler + yüklem sıralanışındaki büyük "mantık millidir".