Sophokles tannlara inanan, tüm engellere karşın inanan biridir; kaderin belirsizliği ve ahiakın boşlukları kar şısında inançlıdır. Bir efsane, şairin uzun süren ve dinç geçen yaşlılı ğı boyunca onunla birlikte yol almış gibidir: Bu mit, inancı yaralar göründüğü gibi insanın adalet duygusunu da yaralayan başka her şeyden daha korkutucu Oidipus efsanesidir. Sophokles on beş yıl arayla, bu efsane ile iki kez mücadeleye girer. l.ö. 420 yılında Kral Oidipus'u yazar: Bu sırada yetmiş beş yaşındadır. 405'te, doksan ya şında, hemen hemen aynı konuyu, sanki ona vermiş olduğu çözüm hakkında hala duraksar gibi, yeni bir biçim altında yeniden ele alır ve Oidipus Kolonos'ta'yı, yazar. Düşüncesinin gideceği yere kadar gitmek ister. Kısacası, tanrıların bir suçsuzu cezalandırıp cezalandır mayaca:klarını bilmek ister. .. Böylesi tanrıların dümenini ellerinde tuttukları bir dünyada insanın ne olduğunu bilmek ister.
Orhan Pamuk’un konusu baba oğul ilişkisi, çekişmesi, çatışması üzerine olan kitabı. Öyle ki kitapta geniş bir şekilde antik Yunan tragedya yazarı Sophokles tarafından yazılmış Kral Oidipus ile Firdevsi’nin eski İran efsanelerine dayanan Şehname’sinde geçen Rüstem ve Sührab’ın hikâyesinden sürekli bahsetmiş; adeta kitabı bu hem Batı’dan hem
Sadık bir dostu reddetmek, bence kendi kendimizi hayatın en aziz bildiğimiz bir parçasından yoksun bırakmaktır. Zamanla bunları anlarsın elbette. Çünkü güvenilir insan zamanla anlaşılır; hainin foyası bir günde çıkar meydana....
Kral Oidipus, Rüstem ile Sührab, anneyle yatma, baba-oğul savaşı ve bunlarla birlikte Orhan Pamuk. Önce kitabın konusunu biraz uzun bir şekilde anlatmak isterim daha sonra kendi düşüncelerimi paylaşacağım. Cem adında liseli bi gencin yaşadıklarını konu alıyor. Cem’in babası daha önceden olduğu gibi bir anda ortadan kaybolur ve bu sefer geri