Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim.
bütün varlıklar mutsuzdur; ama ne kadarı bunu bilir? Mutsuzluk bilinci; bir can çekişme aritmetiğinde ya da devasızlık sicilinde boy göstermeyecek kadar vahim bir hastalıktır. Cehennemin itibarını düşürür ve zamanın mezbahalarını kır şiirlerine çevirir. Hangi günahı işledin de doğdun? Hangi suçu işledin de varsın? Acın da kaderin gibi sebepsiz. Hakikaten acı çekmek, nedenselliği bahane göstermeden dertlerin istilasını kabul etmektir. Çılgın tabiatın bir lütfu gibi, bir negatif mucize gibi...
Zaman' ın cümlesinde insanlar virgüller gibi yer alırlar; sense onu durdurmak için, Nokta olarak hareketsizleştin.
Onun suretine şekil verirken, onu çevik, oynak, zeki, müstehzi, özelliklede sinsi kılmaya çabalarken güçlerimiz helak olmuştur. Tanrı' ya şekil vermek için elimizin altında bulunan enerji stokları bir hiç haline gelmiştir.
Ölüm duygusu olan insanla bu duyguya hiç sahip olmayan arasında, iletişimi mümkün olmayan iki dünyanın uçurumu açılır; bununla birlikte ikisi de ölür. Fakat biri ölümünden habersizdir, ötekiyse bunu bilir; biri sadece bir anda ölür, ötekiyse sürekli ölmektedir...
Ama hiçbir şeyin sonunun hiçbir şeye çıkmadığını; evrenin, hüznümüzün bir yan-ürünü olduğunu bile bile, bu ayak sürüme ve kafamızı yere göğe vura vura ezme zevkinden kendimizi niye mahrum edelim?