Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Her şeyin doğduğu (Ve her zaman bir şeyin, hatta fikrin bile doğduğu) baharda yaygara kopar. Bir bebeğin kan ve acıyla doğması gibi bahar fırtınaları vardır." Büyükanne, bunun, ruhların yeniden maddi biçimlere büründüğü için kopardığı yaygara olduğunu söyledi. Sonra yaz vardı... Bir de yaşlanma, zamanın gerisinde kalma, ruhen üşüme... gibi tuhaf ve benzersiz duyguları hissetmemizi sağlayan 'güz' vardı. Bazı insanlar buna eskiye özlem ve hüzün derdi. Kış... Ölen ya da ölü gibi görünen her şeyle birlikte kış... Kıştan sonra baharın doğuşu gibi yeniden hayat bulan bedenimiz... Büyükanne, Çerokilerin bunu bildiğini ve yıllar önce öğrendiklerini söyledi.
"Doğal olarak..." dedi, "Anlayış ile sevgi aynı şeydir; insanların anlamadıkları şeyleri severmiş gibi görünmeye çalışarak çok fazla arka plana atmalarının dışında. Ki bu da yapılamaz."
Reklam
Büyükbaba elini yılanla aramıza koymasından hiç söz etmedi ama Büyükbaba'nın Büyükanne'den sonra, dünyadaki başka herkesten çok, Mavi Çocuk'tan bile daha çok kandaşım olduğunu tahmin ettim.
"Anlayış ile sevgi aynı şeydir; insanların anlamadıkları şeyleri severmiş gibi görünmeye çalışarak çok fazla arka plana atmalarının dışında. Ki bu da yapılamaz. "
"Ölü insanlar..."dedi, "Bir kötü insana baktığın zaman pislikten başka bir şey görmezsin. Onlar öteki insanlara baktığı zaman kötüden başka bir şey görmezler. Ağaca baktıkları zaman kereste ve çıkardan başka bir şey görmezler; hiçbir zaman güzellik görmezler. İşte onlar yürüyen ölü insanlardır."
Büyükbaba dedi ki göçüp gitmiş sevdiğin birini hatırlarsan, yas tutan güvercin onun için yas tutmak zorunda değilmiş. O zaman başka biri için yas tuttuğunu bilirdin ve o kadar yalnız seslenmezmiş. Gece geç vakit yas tutan güvercini duyduğumda, yatağımda yatarken, anneyi hatırladım. Kendimi o kadar yalnız hissetmemiştim.
Reklam
"Beden aklı her şeyi ele geçirirse, ruh aklı bir fındık büyüklüğüne küçülebilir ve ortadan kaybolabilir. Böyle bir durumda ruhunu tümüyle kaybedersin. Böylece ölü insan olursun."
Ve bu yüzden o yola Gözyaşı Yolu adını verdiler. Çeroki ağladığı için değil... Yola, Gözyaşı Yolu adını verdiler çünkü bu ad romantik geliyor ve yoldan geçenlerin hüznünü anlatıyordu. Bir ölüm yürüyüşü romantik değildir oysa... Annesinin kollarında, annesi yürürken kapanmayacak gözlerle sarsılarak gökyüzüne bakan katılaşmış bebek hakkında şiir yazamazsınız. Karısının ölü bedenini yere koyarak geceleri birlikte yatan ve sabah yeniden omzuna alan -ve en büyük oğluna, en küçüğün bedenini taşımasını söyleyen- babanın şarkısını söyleyemezsiniz. Ve bakamazsınız... Sözünü edemezsiniz... Ağlayamazsınız... Dağları hatırlayamazsınız.
"Geçmişi bilmezsen bir geleceğin olmaz çünkü. Halkının bir zamanlar nerede olduğunu bilmezsen, nereye gittiğini de bilemezsin.
Farklı sözcükler konuşan insanların müziğin sesini dinleyerek aynı şeyi hissedebileceğini söyledi.
Reklam
Meşeler çok güzel, uzun ve dimdikti. Bencil değillerdi. Sumak, hurma, ceviz ve kestane, topraklarının vahşi şeyleri beslemesine izin verirdi. Bencil olmamak onlara çok fazla ruh vermişti ve ruh güçlüydü.
Büyükanne herkesin iki aklı olduğunu söyledi. Akıllardan biri bedenin yaşaması için gerekli olan şeylerle ilgiliydi. Bedene gerekli olan barınak, yiyecek ve benzeri şeyleri nasıl bulabileceğini düşünmek için bu aklı kullanmak gerekirdi. Eşleşmek ve çocuk sahibi olmak için de bu aklı kullanmak gerektiğini söyledi. Bu aklı taşıyabildiğimiz kadar
Temiz suyun içinden, eğilmiş ağlayan söğütlerin dalları arasından, akıntıyı takip ederek su kaynağına kadar gidebilirdim. Eğreltiotları, nehrin üzerinde kıvrılan yeşil bir dantel oluşturmuş ve küçük şemsiye örümceklerine tutunacak yer sağlamışlardı.
Büyükanne doğru yaptığımı söyledi çünkü iyi bir şeyle karşılaştığın zaman, yapman gereken ilk şey bulabildiğin insanla onu paylaşmaktır; bu şekilde iyilik öyle bir yayılır ki nereye gittiğini bilemezsiniz. Ki bu da doğrudur.
“Bir şey yitirdiğin zaman yorulmak iyi gelir.”
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.