Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-Ya Ömer! Ruh semadan niçin yere indi? diye sordu Rum elçisi. Halife, -Allah'ın emriyle, dedi. Elçi, -Peki, o göklerdeki kuşun ten kafesine layık görülmesinin anlamı nedir? O saf suyun bu çamura bulanması, ruhun bedene bağlanması nedendir? diye sorarak konuyu derinleştirince Hz. Ömer, -Bak! Şu anda sen de anlamı kelimelere bağlar oldun. Aynı bedendeki ruh gibi, anlam özgürken sen kısıtladın, uçsuz bucaksız rüzgâr, bir kelimeye hapsoluverdi. Amacın elbette bunun sırrını kavramaktı. Anlamların kelimelere dökülmesinde birçok fayda vardır. Lakin bunların değeri, cesedi vücut yapan gerçek varlığın yanında hiç kalır. Küçük bir parçası dahi faydalı olan şeyin bütününü düşün. Sözün yararı yoksa söylememek gerek; yararı var ise karşı çıkacağına Allah'ın seni yoktan yaratmasındaki faydayı anla ve şükret, dedi.
Reklam
Eliyle içinde bulunduğumuz tabiatı işaret eden Aldaş "İşte" dedi, " Bu hiçlikten yalnızca Allah'a iman çıkabilir..."
Sayfa 140Kitabı okudu
... Kaybetmeden aranılmıyor; aranmadan bulunmuyor; bulunca ise lâyık olunamıyor... ...
“Bir tasavvuf iklimi içinde doğup büyüdünüz. Kısa bir otobiyografi sayabileceğimiz Ayrılık Çeşmesi'nde o iklimi anlattınız. Aynı kitapta, Mesnevi'de yer alan, "Dinle neyden kim hikâyet etmede / Ayrılıklardan şikâyet etmede..." dizeleri için şu yorumu yapıyorsunuz: “Neyden maksat insandır; ama her kamış ney olmadığı gibi burada kastedilen de herhangi bir insan değildir. Bilindiği gibi kamış, kamışlıktan yani tabii ortamından kesildiğinde önce kızgın bir demirle yakılarak içindeki boğumlar temizlenir. Bu tıpkı, insanın tabiatındaki hırs, kibir, riya gibi perdelerin aşk ateşiyle yanıp temizlenmesine benzer. Sonra neyzen, kamış üzerindeki delikleri açar. Bu da insanın hislerinin berraklaşması gibidir. İşte Mevlânâ, kamış iken ney olan kâmil insanı dinlemeyi öneriyor.”
220 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Gerçek ten ayrılığı anlatan bir kıtap olmuş Şahsen benim görüşüm bu ama okumanızı tavsiye derim Umarım okuyancak olan kişiler de beyenir Çok iyi bir kitap
Ayrılık Çeşmesi
Ayrılık ÇeşmesiKudsi Erguner · İletişim Yayınları · 202032 okunma
Reklam
Halkın iltifatını bekleyenlerin dışı başka içi başkadır
Daha modern (!) diye , bazı hanımların file kullanmaya başlaması neredeyse skandal yaratmış, insanların aldıklarını göstere göstere taşıması çok ayıplanmıştı.
"Klasik Türk Müziğini teşvik etmeye yönelik her türlü faaliyet yasaktır. " Lise hayallerimiz koca bir duvara toslamıştı...
Tasavvuf
Teokratik düşüncedeki insanlar, genellikle kendilerinden önce, etraflarını düzeltme hatasına kolayca düşerler.İnsanlar kendi nefislerine olan yenilgilerine ve inançlarının zayıflığına, içinde bulundukları toplumu neden görerek, kendilerini bırakıp etraflarıyla amansız bir mücadeleye girerler. Tasavvufun liberal çevrelerce hoşgörülü olarak kabul edilmesi, kaynağını " İnsanın kendi nefsine zorlayıcı, başkalarına karşı ise hoşgörülü olması" ilkesinin, dini kaidelerden kolayca taviz verilebilmesi şeklindeki yanlış yorumundan alır.
Sayfa 190 - İletişim Yayınları 10.Baskı
Reklam
Bu hiçlikten yalnızca Allah'a iman
Verilen molalarda aralarına karıştığım Afganlıların aşırı dindarlığı beni çok şaşırtmıştı.İçlerinde Özbek asıllı olduğu için Türkçe de konuşan ve sonradan dost olduğun Aldaş'a, bu kadar dindar ve İslâm'a bağlı olmalarının beni şaşırttığını belirtince, başımı kaldırıp etrafa bakmamı söyledi.Çevrede en ufak yeşilliğin olmadığı kıraç dağlardan başka bir şey görünmüyordu.Eliyle içinde bulunduğumuz tabiatı işaret eden Aldaş "işte!" dedi, Bu hiçlikten yalnızca Allah'a iman çıkabilir.
Sayfa 140 - İletişim Yayınları 10.Baskı
Manevi Makam Şems, Mevlana’ya, “Söyle bana, Hz.Muhammed (SAV) mi büyük, “Beyazid-i Bistami mi?” diye soruyor. Mevlana sorudaki manayı kavramış bir halde “Elbette Hz.Muhammed (SAV) büyük,” diyor. Şems devam ediyor: “İyi ama Hz.Muhammed, ‘Yarabbi, Seni tebcil ederim. Biz seni layık olduğun şekilde bilemedik,’ buyurur. Halbuki Beyazid-i Bistami ise, ‘Ben kendimi tebcil ederim. Benim şanım çok yücedir. Zira vücudumun her zerresinde Allah’tan başkası yok,’ demektedir. Buna ne buyrulur?” Mevlana Hazretleri’nin cevabı şu oluyor: “Hz.Muhammed (SAV) müthiş bir manevi susuzluk hastalığına tutulmuştu. ‘Biz senin göğsünü açmadık mı?’ şerhiyle kalbi genişledi. Bunun için de susuzluktan dem vurdu. O her gün sayısız makamlar geçiyor, her makamı geçtikçe evvelki bilgi ve makanına istiğfar ediyor, daha çok yakınlık istiyordu. Beyazid’in ise bir yudum suyla susuzluğu dindi ve suya kandığından dem vurdu. Vardığı ilk makamın sarhoşluğuna kapılarak kendinden geçti ve o makamda kalarak bu sözü söyledi.” Bu sözlerin ardından feryadı basan Şems kendinden geçiyor. Kaynak : Bir Neyzen, İki Derya (Şems ve Mevlana Hazretleri) - Kudsi Erguner
81 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.