Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Sena
Sena
@kulliyenkitap14
ankara
21 okur puanı
Aralık 2023 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Başarı nedir?
Ebeveyn olarak çocuğunuzun başarılı olmasını istemeniz kadar doğal bir şey yok. Ancak çocuğunuzun başarılı olmasını isterken nasıl bir yol izliyorsunuz? İzlediğiniz yol işe yarıyor mu? Acaba bir yerlerde hata mı yapıyorum düşüncesi aklınıza hiç düştü mü? Ya da ben çocuğuma nasıl yardımcı olabilirim? gibi sorular aklınıza geliyorsa bu kitabı okumalısınız.
Lisans eğitiminde sıkça yer verdiğimiz bir durum da ailenin çocuktan başarı beklentisi. Ne zaman bu konu öyle ya da böyle işlense içimde bir yerler cız eder. Kendi hayatımda hiç maruz kalmasam da çevremde yalnızca çocuğunun akademik başarısını önemseyip çocuğun yaşam başarısını dikkate almayan, çocuğa vereceği sevgiyi alacağı sınav notu ile eşdeğer tutan anne babalar gördüm, şahit oldum, vakalarını okudum. Oldukça basit gibi gözüken bu tutumlar temelde çocuğu yaralayan bir durum olarak karşımıza çıkabiliyor. Çocuğa "seni sen olduğun için seviyorum, elbette ki başarı önemli ama sen çok daha önemlisin" duygusunu vermek ve başarıya giden yolda yapılması ve yapılmaması gerekenleri yalın ve gerçekçi bir şekilde bir araya getirmiş Doğan hoca. Anne babalara öneri niteliğinde okutulması gerekli olan bir kitap. Kesinlikle öneriyorum.
Sevgiyle kalın
Yazar, Hizmetçi serisi ile meşhur olmuştu ve o seriyi de alıp okumuştum. İnanılmaz keyifliydi. Psikolojik gerilim tadında okurken taşikardi geçirdiğinizi sanacağınız cinstendi. Bu kitap da aynı öyle. Başlangıçta olayları tahmin ettiğinizi sanırken ters köşelerle dolu bir hikaye okuyorsunuz. Akıcı,basit ama şaşırtıcı yazım tarzı dolayısıyla yazarı tebrik ediyor sizlere de kitabı tavsiye ediyorum efendim.
Konumuz için ise şöyle kısa bir not... Tricia ve Ethan yeni evli bir çifttir ve hayallerindeki evi bulmaya çalışırlar. Karşılarına dört yıl öncesinde sırra kadem basan ünlü psikiyatrist Dr. Hale'in evi çıkar ve çift bu evi gezmeye gider. Yoğun kar yağışı sebebiyle bu evde mahsur kalırlar ve evdeki gizemle baş başa kalırlar.
Sevgiyle kalın
Beyhan Budak'ın üçüncü ve son kitabını da an itibariyle bitirdim. Ben, Beyhan hocayı okumayı çok çok seviyorum. Kendim için yeterli olan verimi almamı sağlıyor. Okudukça "Dünya o kadar da katlanılmaz değil veyahut acılar" diyorum. Her kitabında temel feslefe olarak ele aldığı "insan olmanın normallikleri" kendimi çok değerli hissettiriyor. Bu kitabında da geçmiş yaşantılarımızın yetişkinliğe yansıyabileceği alanları okuyoruz. Ben en çok da şunu seviyorum yazarda: Evet geçmişte her insan zorlu şeyler yaşıyor ancak bunun sorumlusu ve suçlusu olarak ebevyeni, öğretmeni ya da doğdumuz evi suçlamak bizi iyileştiren taraf değil. Asıl iyileşme farkındalık, kabullenme ve mücadele ile başlıyor. Piyasada olan birçok kitapta geçmişimizde yaşadığımız olumsuz hayat deneyimlerinde birini suçlamak ve topu onlara atmak yer alıyor. En azından bu şekilde yazılmasa da yazılanların vermek istediği mesaj genelde bu oluyor. Beyhan Budak bu noktada farklılık oluşturan bir psikolog.
Kitap genel anlamda akıcı, bazı vakaları okurken kendi canınız yanmış gibi hissedebilirsiniz ve evet aslında canı yanan, zamanında yeterli sevgi, saygı ve güveni almayan küçüklüğünüz. Peki bununla nasıl baş edebiliriz, sahiden edebilir miyiz, geçmişin yüklerinden nasıl kurtuluruz? Bu sorularda size eşlik edecek güzel bir kitap, tavsiye ederim. Sevgiyle kalın
Okur Takip Önerileri
Öncelikle ilk başta Tutunamayanlar'ı okuyup sonrasında bu kitabı okumuş olmamla; kendimi daha şanslı, konulara ve yazım diline daha hakim ve kitaptan maksimum düzeyde verim alabildiğim bir okuma sürecine dahil olduğumu düşünüyorum. Esasında Tutunamayanlar Oğuz Atay 'ın en zor kitabı olarak anılır ve olağan dışı bir soyutlama yeteneğine sahip bir yazar olduğu için tavsiyeler genelde daha kısa eserlerinin ilk etapta okunması yönünde. Ancak Korkuyu Beklerkende, son sözde yer alan bir cümle bana iyi ki dedirtti: "Oğuz Atay bir bakıma içerik açısından hep tutanamayanları yazıyor."
°
Biz Oğuz Atay severler Tutunamayanlar'ı tanıdığımız için olsa gerek bence diğer eserler bizlere daha fazla keyif verecektir.
Şimdi gelelim konumuza bile diyemiyorum, çünkü malumunuz Oğuz Atay... Konu var ama yok gibi. Düşünceler, duygular derin, anlatım soyut ancak anlamlandırmalar daha somut ve realite ile bağdaşan cinsten. Kitap 8 ayrı öyküden oluşuyor. Hepsi ayrı güzel ayrı dünyalar ancak aynı varolma çabası, temelde aynı sorun ve yakınmalar devamında ise benzer ruhsal bunalımlar...
Sevgili yazarımızı muhteşem bir şekilde anlatabilecek kapasitede olmadığım için daha kısa keserek okumanızı içten tavsiye ederim efendim
Yılın başından bu yana okuduğum en tatlı kitaptı. Yazarı ilk defa okuyorum. Yorumlamamda edebi dil, üslup vb şeylerden öte hikayeye odaklanmak istiyorum. Çünkü hikaye beni o kadar çok içine çekti ki var olan eksiklikler de gözüme çarpmıyor. Küçük bir köye tayinini isteyen Ela Mercan, yılların hasretiyle birbirini arayan Kevser ve Zahire teyze, mavi önlükleriyle Sırça'da doğallığın içinde büyüyen elma yanaklı çocuklar, saçlarını örgülü seven Ayşegül ve köyümüzün doktoru Çınar. Her birisi içinizi sımsıcak yapacak karakterler. Nahif bir kitap okumak isterseniz bakabilirsiniz. Keşke sonu daha farklı bitseydi dedim çünkü evet biraz klişeye kurban gitmiş. Aynı Kevser ve Zahire teyzenin hikayesi gibi Ecem ve Ela'nın hayat mücadelesini okuyarak devam etmek isterdim veyahut Çınar'ın da gözünden hikayeyi okumak ya da Çınar ve Ela'nın masum aşklarının belki sonu bize bırakılmış bir yarımlıkta kalmasını.Ancak hepsinden öte dediğim gibi sıcacıktı. Köyün iki sınıflı okulunda sobanın üstünde koca bir kazanda pişen pudingi siz de öğrencilerle birlikte yiyorsunuz ya da sizler de o samimi köy halkının sofralarına eşlik ediyorsunuz. Sevgi ve samimiyetle kalın
Şermin Yaşar/ Söyleme Bilmesinler
Kitabın akıcılığı ve duruluğuyla harika bir aile draması karşınızda. Emin, Ethem ve Ekrem isimli üç kardeşin ve eşlerinin gözününden hayatı yorumlayışlarını ve hislerini okuyoruz. Empati duygusunu arttıran cinsten bir kitap. Kim neyi nasıl görüyor ve algılıyor; olayların yalınlığı bir kenara insanın bakıp görmek istediği nokta gerçekliklerden bir o kadar uzak olabiliyor ya da insan kendini bir yalana inandırıp kendi yarattığı güvenli limanından ayrılmak istemeyebiliyor. Yazar tüm bunları harika bir hikaye ile bütünleştirmiş. Kesinlikle tavsiye ederim. Sevgiyle kalın.
İnsan denilen karmaşık varlığı belirli kuramcılar ve görüşler doğrultusunda sentezleyerek ele alan yazarımız biraz akademik bir dilde anlatımını sunmuş. İnsanın doğayla olan bütünsel yaşamından günümüz insanına olan gidişatı farklı alanlarda ele alınmış. İnsanın kendine ve çevresine olan farkındalığını güzel anlatıyor ama psikoloji alanında eğitim görmüş biri değilseniz kitabı okurken biraz zorlanabilirsiniz. Ben kendi alanım olduğundan Adler, Freud ve Jung'un görüşlerini;
aile, çocukluk, ebeveyn tutumları gibi konuları okurken daha fazla doyum hissettim ve yorumlamam da daha kolay oldu. Ancak yazarın belirli konularda net cümleler kurmasını pek sevmedim. Temelde insanın karmaşık bir varlık olduğundan ve bilim adamlarının hala bu konuda net bir kanıya varamadığı felsefesinden yola çıkarak net ifadeler kullanmak kitabın yazılış amacına aykırı duruyor diye düşünüyorum. Bu tarz Psikoloji/ Kişisel Gelişim kitaplarında yazılanların ihtimal cümleleriyle yazılması bence çok daha verimli oluyor. Bunlar dışında kitabın içerisinde birden fazla bölüm bulunuyor istediğiniz kısımdan başlayabilirsiniz aralarında bir bütünlük yok diyebilirim. İlginizin çektiği yerler konusunda araştırma yapıp belki öyle de okuyabilirsiniz.
Sevgiye kalın....
İnanılmaz akıcı bir psikolojik gerilim romanı. Ne söylersem söyleyeyim spoiler olacak gibi o yüzden nasıl yazılır bilemiyorum ama kısaca şöyle: Millie adında genç kadın on yıl hüküm giydikten sonra şartlı tahliye ile serbest kalmıştır ve kendine bir iş bulmaya çalışır. Ne yazık ki sabıkası yüzünden çok fazla alternatif iş bulamazken bir evde temizlikçi olarak işe başlar. Evde ise bir çekirdek aile yaşamaktadır. Kendi halinde yaşayan üç kişilik bir ailedeki gizem ve Millie'nin geçmişi birleşince ortaya enteresan olaylar çıkar...
°
Olayları hem Millie 'nin hem de ev sahibinin gözünden okuyoruz. Şaşırtıcılığı yüksek gerilimi ise damarlarınızda hissedeceğiniz cinsten. Bir gün içerisinde bitiverdi. Kitabın ikincisi de var. Ona da bakmanızı tavsiye ederim...
Sevgiyle kalın
Beyhan Budak' ın hem podcastlarini dinlemeyi hem de kitaplarını okumayı çok seviyorum. Piyasada inanılmaz yorucu akademik kişisel gelişim/psikoloji kitapları mevcut. Onlarla geçirdiğim mesailer beni hep çok yoruyor. Ancak samimi bulduğum ve sohbet havasındaki anlatımlarını çok sevdiğim bu yazarda ruhumun dinlendiğini hissediyorum. Genel anlamda yalın bir dili var ve sanki klişe durumlardan bahsediyor gibi halbuki bence hayatın ta kendisini anlatıyor. "Kendine İyi Davran Güzel İnsan" kitabını daha çok sevmiştim ya da şöyle diyebilirim: Kendime pay biçebileceğim alanlar daha fazlaydı. Ancak bu kitabı da gayet başarılıydı. Yazarın kalan kitaplarını alıp terapi defterini kullandıkça daha da iyi hissediyorum.
Sevgiyle kalın
Öncelikle Nermin Yıldırım'ın kurgularını ve dilini çok seviyorum ve keyifle okuyorum. Bu kitabı da farklı öykülerden oluşuyor. Ve bundan olsa gerek tek bir kurgu üzerinden gidilmediği için zaman zaman sıkıldım ben galiba öykü insanı değilim. Benzer durum modern klasikleri okurken de başıma geliyordu. İllaki bir hikaye daha çarpıcı oluyor ve keşke devam etse diyorum ama bir anda bitiveriyor... Ben en çok ilk öyküsünü sevdim. İnanılmaz eğlenceli trajikomik bir hikayeydi. Öykü okumayı seviyorsanız mutlaka bakın ama ben yazarım romanlarından devam edeceğim gibi.
Sevgiyle Kalın
Ocak ayının dördüncü kitabı - Kendine İyi Davran Güzel İnsan/Beyhan Budak
°
Sevgili Beyhan Budak'ın okuduğum ilk kitabı. Kişisel gelişim/ Psikoloji alanında yazılan kitapların dili ne kadar yalın, anlaşılır ve söyleşi tarzında olursa okuyucu kitleyicisi de bir o kadar fazla oluyor bence. Ve bu kitapta yazarın sanki bir terapideymişcesine olan üslubunu çok sevdim.
°
Kitap çoğumuzun bildiği şeyleri anlatıyor gibi. Ancak bana kalırsa bizim klişe olarak adlandırdığımız çoğu durum aslında doğrular. Yaşadığımız dünya, içinde bulunduğumuz toplum her geçen gün hızına yetişemediğimiz yeni inanç kalıpları derken doğruları arka plana atıp sıradanlaştırıyoruz. Kitabı okurken " E ben bunu biliyorum zaten." diyeceğiniz noktalar fazla olabileceği gibi esas can alıcı noktalar da bunlar bence. Çünkü bizim zaten biliyoruz dediğimiz şeylerin birçoğu belki de yaşam kalitemizi olumsuz olarak etkiliyor ancak biz o kadar alışmışız ki bunun farkında dâhi değiliz. İşte burada tam olarak farkındalık dediğimiz aşama başlıyor ve yazarın anlattıkları klişelerden uzak bizlerde bir bilinç oluşturuyor. Okuduklarınıza daha objektif bir gözle bakarsanız bence oldukça verim alırsınız. Ara ara açıp okuyup kendinize telkin vermeniz noktasında harika.
Sevgiyle kalın
Ocak ayının üçüncü kitabı - Yüz Karası/Brıttaıny C. Cherry
°
Romantik kurgu nitelikli bu kitabın konusunu hemen hemen hiç bilmeyerek aldım. Yeni kitaplarla tanışma aşamasında hangi yazardan ne okunur tam olarak bilemesem de bu kitabı almakla iyi yapmışım.
°
Edebi değeri yüksek, nispeten daha kaliteli, karakterlere yedirilmiş bilgecilik, belki felsefi birkaç yorum arıyorsanız bu kitap o kitap değil:)
Dümdüz bir kurgusu var hemen hemen her gün televizyonda izlediğimiz dizilerden pek bir farkı yok bana kalırsa. Şaşırtıcı bir biçimde de ilerlemiyor olaylar ama nedendir bilmiyorum bana çok güzel hissettirdi. Her zaman mükemmel kurgular okumak zorunda değiliz hatta öyle nitelendirdiklerimizden de bazen keyif alamayız arada bir sabun köpüğü kitaplar okumak da bir ihtiyaç. Gerçi Yüz Karası'na böyle demek ne kadar doğrudur bilmiyorum. Çünkü basitliğin içinde beni çokça duygulandıran bölümler oldu. Grace için olan yedi tane kanatlı kalpleri ve gülleri hiç unutamayacağım. "Neredeyse" kelimesini de öyle.
°
Evliliği bitmek üzere olan Grace' in, Jackson ile olan karşılaşmasını ve yolculuğunu okuyoruz. Karakterlerin değişimi ve dönüşümü esas konumuz bana kalırsa. Çok daha köklü bir şekilde okumak isterdim onları. Örneğin arada Jackson'in küçüklüğünden alıntılar okuduk ama doyurucu değildi ya da Grace' in çocukluğu ile ilgili de bir şeyler görmek isterdim ya da kitabın seri olmasını. Ama tüm bunlara rağmen içimi sıcacık yapan öyle yazılar vardı ki sevdim kitabı. Biraz Wattpad den bozma ama sağlamlaştırılsa Kırmızı Odaya konuk olacak karakterlerdi Grace ve Jackon;)
°
Sevgiyle kalın, daima ve daima
Yazar, Dokunmadan kitabında şöyle demişti: " Bazı eller bazı saçları okşamayınca, bu minicik, aptal, önemsiz şey yaşanmayınca, bazı hayatlar geri dönüşsüz biçimde tarumar oluyor. Çünkü siz tek birinin sıcaklığının peşindeyseniz, koca dünya sarıp sarmalasa ne fayda!
°
Unutma Beni Apartmanı kitabındaki baş karakterimiz Süreyya ise şöyle dedi:
2024'ün ilk kitabı - İnsanlığımı Yitirirken
°
Japon klasiklerinden otobiyografik bir yapıya sahip olan bu eser Osamu Dazai - gerçek ismi Şuci Tsuşima - tarafından kaleme alınıyor. Yazarın hayatı adeta intihar girişimleriyle dolu ve oldukça kasvetli. Kendini Yozo olarak adlandırdığı bu kitapta varoluşsal sancılarını, depresif ruh halini, yaşamın çekilmez olduğu düşüncesini oldukça hakkaniyetli bir şekilde aktarmış bana kalırsa. Bir süre sonra melankolik bir ruh haline bürünmeniz işten bile değil.
°
Biraz pedagojik bir yaklaşımla altını çizdiğim satırlar oldukça fazlaydı. Çünkü her şeyden öte bir insanın kendini bu denli berbat hisstemesinin temelinde bir çeşit sağlıksız bağlanma tipi yatabiliyor olacağını düşündüm. Ardından kitabın son söz kısmında annesini erken yaşta kaybettiğini öğrendim. Nedendir bilinmez kendini sürekli soytarı olarak nitelendirilen Yozo'nun içindeki herkesi güldürme isteği - istek demek ne denli doğru olur bilemiyorum - belki de bebekken yeterince sevilmeyen bir çocuk oluşuna bağlıydı. Ya da istediği hediyeyi babasına söylerken hissettiği çekimserlik ardından babasının istediği nitelikte bir hediyeyi kabul etmesi belki Kohlberg'in iyi çocuk eğilimi. Ve daha nicesi.
