Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Zamanı ve gücümüzü sevgi, hoşgörü tohumlarını yeşertmek için kullanabilirdik. Oysa şimdi nefret ve kin yüreğimizi zehirli bir sarmaşık gibi sarıp boğmasın diye mücadele veriyoruz. Belki de verdiğimiz en zor savaş buydu. Yaşıyor olmamızın tek göstergesi, yüzümüzdeki hüznün gölgesi düşmüş bir gülümsemeydi. Bizler onlara benzemiyorduk."
Ben Türkiye’de vatan nasıl sevilir, bayrak nasıl sahiplenilir, nasıl millet olunur onu öğrendim. Hatta Türkiye’de kendi vatanımı, Bosna Hersek’i, nasıl seveceğimi, sevmem gerektiğini öğrendim. Milli duyguları güçlü bir insanın vatanına daha faydalı olabileceğini gördüm.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Bosna’da kimse “Savaşı tamamen atlattım” demez, diyemez. Herkesin içinde saklı, gizli, derin izler kaldı.
Sayfa 143Kitabı okudu
Türkiye’de mülteci olarak geçirdiğim o iki yıl olmasaydı, Bosna’da tekrar hayata bağlanmak çok daha zor olurdu. Türkiye bana her insan gibi yaşamaya hakkım olduğunu gösterdi. Ve bu hakkımı Bosna’da da kullanabileceğimi öğrenmiştim artık.
Sayfa 139Kitabı okudu
İnsanoğlu bazen karşılaştığı böylesi durumları nasıl sadece bir ‘tesadüf’ diye açıklar anlamıyorum. Oysa tesadüf yoktur, kader vardır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
O serçe minicik yüreğinde bin bir mahşer yaşamıştır ancak dili yok anlatamaz, kelimeleri söz ipine dizemez. Savaş çocuğunun hikâyesinde küstüğü hayata tekrar bağlanması şarttır. İyileşmesi biraz zaman alabilir, o yüzden sabıra ihtiyacı vardır. İnancı hala içindedir ama güveni kalmamıştır, ne insana ne de insanlığa. Bu yüzden her güzel duygu için ikna edilmeye ihtiyacı vardır.
Mültecilik tercih değil zorunluluktur. Hiç kimse kendi evini, yatağını, sokağını, hayatını bırakmak istemez. Hiçbir çocuk kendi oyuncaklarını, kendi elbiselerini bırakıp onları başka birinin eski oyuncağıyla veya yırtık elbisesiyle değiştirmek istemez. Savaş çocuğu olmak ayrı bir hikâyedir, mülteci çocuğu olmak ise apayrı bir hikâye.
Hayatı anlamaya çalışıyordum. ‘Madem böyle bir hayat vardı bir yerlerde, ben neden savaşta bir çocuktum’ diye düşünürdüm. ... ‘Bir tarafta insanlar ölürken diğer tarafta insanlar nasıl normal hayatlarına devam ediyorlar’ diye de soruyordum kendi kendime. Yoksa diğer insanlar bizim orada öldüğümüzü bilmiyorlar mıydı?
Sayfa: 54-55Kitabı okudu
Yaşıyor olmamızın tek göstergesi, yüzümüzdeki hüznün gölgesi düşmüş bir gülümsemeydi.
Reklam
Bir nevi biz savaştan çıkmıştık ama savaş bizden bir türlü çıkmamıştı. İleride çıkar mı onu da bilmiyorduk. Ve bunu, yaşadıklarımızı yaşamayanlara anlatmak çok zordu.
“Merminin üzerinde ismim yazıldıysa, nerede olursam olayım o beni bulur.”
Ne oyunumuz vardı ne oyuncağımız sadece sırtımızda bir çuval yaşanmışlığımız... Ve bunun tek sebebi Bosnalı oluşumuzdu.
Çok acımasız bir savaş yaşadığımız doğrudur ancak savaş artık geride kaldı. Şimdi Bosna’yı daha çok güzel şeylerle doğasıyla, suyuyla, böreğiyle, şarkılarıyla, kahvesiyle, camileriyle tanıyıp sevmek zamanı... Kaldı ki savaşta bile Boşnaklar her zaman onurlu, dimdik ayakta kalmayı başardılar. Bu yüzden Boşnaklar asla acınacak bir halk olmadı bundan sonra da olmayacak.
Geri116
254 öğeden 241 ile 254 arasındakiler gösteriliyor.